ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 15-12-2022 20:19

Zeynep

Yazan: Birsen Yurdakul Tomurcuklu -ZEYNEP

Zeynep

ZEYNEP

Karlı bir kış günüydü. Köyde hayat durmuş gibiydi. Zeynep buz gibi olan elleriyle baltayı kavramış, sobayı yakabilmek için odun kırmaya çalışıyordu. İçerde 8 yaşında Efsun, 4 yaşında Emre, 2 yaşında Ebru  soğuktan birbirlerine sokulmuş annelerini bekliyorlardı.

Zeynep baltayla oduna her vuruşunda adeta kaderine vuruyor, kötü talihine kahrediyor, gözlerinden yaşlar yanaklarına akarken buz gibi yol çiziyordu.

Canı can yoldaşı yoktu artık yanında yanıbaşında. Fakirliğe yokluğa beraber göğüs gerip, tarlalarda  ırgatlık yaparken birbirlerine sevgiyle sarılıyor, iyi günlerin umudunu yeşertiyorlardı.

Gücünü toplamak için şöyle bir dikildi Zeynep, eliyle gözyaşlarını sildi.

Derin derin nefesler alırken buz gibi hava, is kokusuyla genzinden boğazına aktı acı acı hayatı gibi.

Daha lohusaydı Zeynep, eşi can Hasan yakın köydeki bir akraba düğününde, göya kutlama atışlarında birileri zevk için takır takır kurşun saydırırken bir kör kurşuna gelmiş, hayatını kaybetmişti.

Zeynep bunları düşünürken lanet etti silaha da, kutlamak için yapılan atışlara da. "Silahın, kurşunun ne işi var kutlamada." diye, isyan ediyor yüreği kabarıyor, göz yaşı döküyor ama onu kimse onu ne duyuyor ne görüyordu. İşte üç çocuğuyla ersiz, çaresiz kalakalmıştı.

Elinde odunlarla içeri girdiğinde Ebru ağlıyordu göz yaşları sümüklerine karışmıştı. Ablası Efsun küçücük haliyle onu susturmaya çalışıyor, kardeşinin üşüyen ellerini koltuklarının arasına alarak dilinde bir ninni susturmaya ısıtmaya çalışıyordu. Zeynep aceleyle sobayı yakmaya koyuldu, "Şimdi sıcacık olacağız." diyor onları oyalamaya çalışıyordu. Soba yanınca üstüne bir de çorba tenceresi koydu. Çocuklar üşümüş ve acıkmıştı. 

Sıcacık çorbaya ekmekte doğrayınca hem ısınacak hem biraz karınları doyacaktı. En küçüğü Ebru'yu  kucağına aldı yüzüne gözüne sevgiyle dokunup sıvazladı. Üşümüştü bebesi, kollarıyla sarıp yüzünü göğsüne bastırdı.O sinesi hüzünle nasıl da yanıyordu bunu hücrelerine  kadar duyuyor, hissediyor ama bunu bertaraf edip çaresizliğe teslim olmak istemiyor. bunu bertaraf edip edip yüreğinde umudunu kaybetmeyi reddediyordu. Umutsuzluğa teslim olmayacaktı. Zeynep üç tane umudum var diye gülümsedi.

Koca bir kış bir birinin devamı olan her gün zorluklar, yokluklar içinde geçerken gelen yardımlarla bir nebze nefes aldırmıştı. Zeynep çocuklarından başka hiç bir şey düşünemez olmuştu.

Köyün muhtarı bir kaç kez Zeynep’le konuşmuş, ”kızım olmaz böyle ne kadar dayanıp baş edebileceksin” demiş çocukları  esirgeme kurumuna vermesini bu yokluktan  kurtulmalarını hem bu sayede okullarına da gidebileceklerini söylemişti. Zeynep bunu hep reddediyordu.

Muhtarla her konuşmasında yüreğinde, damağında acının dayanılmaz buruk tadı kalıyordu. Nasıl dayanırdı çocuklarının özlemine ve daha be kadar dayanabilirlerse bu yokluğa sefalete..

Sonunda Zeynep bu çok zor yakıcı kararı vermek zorunda kaldı. Emre’yle Efsunu kuruma verecekti. Böylece bu yoksulluktan çıkıp okullarına gidebileceklerdi.

Çocuklarını her hafta sonu görecek bağrına basıp öpüp koklayacaktı. Çok çalışacak daha iyi şartlarda çocuklarını yanına alacaktı. Zeynep bunları düşünürken "Allah'ım nasıl zor bir karar bu, nasıl bir acı bu ben çocuklarımı gözümün önünden ayıramazken, onları görmeden bağrıma
asmadan, koklayıp kokularını, seslerini duymadan nasıl yapacağım diye durmadan düşünüyordu. Çocuklarını bu fakirliğe de mahkum etmek istemiyor bana güç ver diye Allaha dualar ediyor, şimdiden hasreti sineye çekiyordu.

Bir ay kadar sonra muhtarın yardımıyla Efsun’la Emre yuvaya yerleştirildi. Çocuklarından ayrılırken yüreğinden, ruhundan canı kopuyor sarılıyor sarılıyor tekrar sarılıyorlardı. Efsun’la Emre’ye, "Ağlamayın geleceğim sizi asla bırakmıyorum ve çok seviyorum yine evimizde hep beraber olacağız." diye tekrar edip duruyordu. Çocuklarla Zeynep çok zor ayrılıyorlar ağlıyorlar artık konuşmadan vedalaşıyorlardı.

Zeynep çocuklarını köye evlerine götürüyor evde bayram havası esiyordu. Artık hafta sonları onların bayramıydı.

Zeynep çocukları için artık hayata daha çok sarılıyor kendini düşünmek aklına bile gelmiyordu. Ebru'yu sırtına bağlıyor köyde tarlalarda ne iş varsa gidiyor, çalışıyor çalışıyordu.

Zeynep kararlıydı, güçlüydü. Gücünü çocuklarından alıyordu. Ne olursa olsun  sonunda çocuklarını evine kavuşturacak onları sevgiyle aşkla bağrına basacaktı. Buna inanıyor, diriliyor ve Allah’a sığınıyordu.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi