ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 06-12-2023 22:57

Soğukla Konuşan Adam / Yusuf Gökbakan

Yazan: Yusuf Gökbakan -SOĞUKLA KONUŞAN ADAM

Soğukla Konuşan Adam / Yusuf Gökbakan

SOĞUKLA KONUŞAN ADAM

“Kanunsuz hiçbir işim olmadı ama kurallara kulak asmam; bana göre değil!”

Kesik kesik bir kahkaha fırlattı sonra, öksürükle karışık. Sigara sarısı, tütün kokusu bir kahkaha, savruldu gitti, artık kanıksanmış bir öykünün bağrına.

“Yadsınamaz bir karizma katmış sana sevmek. Bu paspal görünüşüne rağmen…” dedi öteki.

Hantal bir ateş alazlandı birden şöminede. Odun çıtırtıları, acının çatırdamasına karıştı. Ardından duvar saatinin tik takına… Sessizlik hep sinir bozucu olmuştur, bu kez değil. Konuşmadı kimse yarım saat kadar. Odun ve saat bile… ‘’Konuşun! ‘’ diye yalvarır gibiydi perdenin açık ucundan sızan ay ışığı. Aşkın adının anıldığı her yerde hemen bitiverirdi ay ışığı. Kendinden sayardı aşkı, ay ışığı.

“Niçin mi sevdanın yoluna saldım kendimi?” diye söze girdi tekrar, bu yalvarışa daha fazla kayıtsız kalamayarak.

“İşte bunun için!”
“Bu dediğin?”

İzmaritini ısırdı. Diş izini gördü gece. Söz kınından çıkmak için sabırsızdı. Fakat, onun hiç acelesi yoktu. Gece soğuktu, şömine iyice yaklaşmadıkça kâr etmiyordu. O ise pencereye iyice yaklaşmış, keskin soğukla konuşuyormuş gibiydi. Ciğerleri o soğuğa muhtaçtı belki. O kadar çok mu yanıyordu içi?  Gaz lambasının hastalıklı ışığından kaçmak istiyor da olabilirdi. Bilinmez ama görülen: gizemli bir sesle konuşan bir gölge, üşüyen perde.

“Bunun için işte! Hayatın kuralları olduğunu ancak aşkın kuralsız yaşandığını fark ettiğim için. Tam bana göreydi, tam benim içindi. Bunun için, bunun için!”

Heyecanlanmış mıydı? Yalnız o heyecanın hiçbir izi yoktu sesinde, yinelenen sözcüklerde olsa bile. Ağır ve histerik bir ses tonuyla konuşmuştu, üstüne basa basa; ‘’ Bunun için…Bunun için’’ Ürkütmekten ve etkilemekten korkan, aksine daha bir ürküten, daha bir etkileyen ses tonu.

“Kanunun olduğu yerde kural da olur. En azından öyle olmalı. Değil mi?”

“Değil tabi ki, değil!” dedi; Sinirden mi yoksa alay etmek için mi söylendiği anlaşılmadı bu sözün.

Gözlerini kapadı.çocukken dinlemeyi çok sevdiği, her dinlediğinde büyülendiği, çoban mandolininden büyüler yayan o melodilerden birini dinler gibiydi; bir şef gibi o ezgiyi yönettiğini hayal ediyordu.

“Kanun” dedi; “’Yöntemdir, kural ise düzen, sevmenin yöntemini bulur tılsımını iliklerine dek duyarsan düzene ihtiyacın yoktur. O coşku hali buna imkân sağlamaz zaten. Kuralları yıkarsın. Kanun vicdan, kural ise akılla ilişkilidir. Kanuna uyarsan, akılla bağın kopmuş demektir. Akıl devredışı ise düzen beklemek safdilliktir. Bir çoban düşün! Kaval veya mandolin çalsın. Nota bilmez,makam bilmez, usül bilmez. Kuralsız, doğaçlama çalar ama sürü onun coşkusuyla kendini kanuna tabi tutar; o ezginin hoşluğuna kapılır, ayrılmaz çobanın etrafından. Tıpkı aşığın, sevgilinin peşinden ayrılmak istememesi gibi.”

Eliyle perdeyi araladı. Çok keskindi, gittikçe de keskinleşiyordu soğuk. Üşüyen ve bir aşka tanıklık etmek için içi içini yiyen ay vardı, yıldızların seremonisi vardı, gökyüzü apaydındı. Amma ve lakin kupkuru bir ayaz da vardı. Sanki kainattaki her zerre aşk ateşine düşmüş yanıyor da, bu ayaz imdat eylemek için çıkmış çabalıyordu.

Eliyle perdeyi araladı. Ay ışığının içeri daha fazla sızmak istediğini bilircesine. Şimdi gölgesi daha bir uzadı. Yüzünün yarısı seçilebiliyordu artık. Yarım bir yüz… Aşkın keşmekeşliğinin tüm hatlarına işlendiği yarım bir yüz.

Öteki, anlamaya çalışıyordu hâlâ. İtiraz etmek istiyordu öyle ki neye, nasıl itiraz edeceğini de bilmiyordu. Hem kendisi söylememiş miydi sevmenin ona farklı bir hava kattığını.

Anlamaya çalışma! Bu anlamakla ilgili değil; bu duyumsamakla, hissedebilmekle ilgili! Senin bildiğin kanun ile bu kanun aynı şey değil. Bu ilahi bir kanun ki sadece teslimiyetle ilgili.  İman edeceksin ama önce seveceksin. Ardından cennete yolculuk başlayacak. Bunun için sevmenin hakkını vereceksin; sevdikçe mutlak olanı da seveceksin. Kavuşmayı öteleyeceksin ki sonsuz olsun. Bu dünyada kavuşan, kavuşmuş değildir aslında. Kısa bir süreliğine birleşmiştir sadece. Birleşmek geçici, kavuşmak kalıcıdır. Birleşmek günah, kavuşmak sevap kokar.

Ay ışığı, ayakta alkışladı bu sözleri. Saat gece üçü vurdu duvarda. Üç kez dong sesi duyuldu. Ateş söndü sönecek. İsli duvar titreyecek üşümekten. Bu öykü ise içindeki ateşten…


             
                                                                                 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi