BİYOGRAFİ
Giriş Tarihi : 16-11-2023 23:41   Güncelleme : 17-11-2023 00:30

Sezai Karakoç (1933 - 2021)

Hazırlayan: Truva Edebiyat Dergisi - SEZAİ KARAKOÇ ( 1933 - 2021)

Sezai Karakoç (1933 - 2021)

SEZAİ KARAKOÇ / (1933 - 2021)

Şair, yazar ve düşünür Sezai Karakoç; 22 Ocak 1933’te Ergani’de doğdu. Babası Yasin Bey, I. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi’nde çarpışırken Ruslara esir düşmüş orta halli bir tüccardı. Dedesi Hüseyin Bey de, Plevne Savaşı’na katılmış, Gazi Osman Paşa’nın takdirini kazanmış yiğit bir kişiydi. Annesi Emine Hanım ev hanımıydı. Sezai Karakoç’un çocukluğu Ergani, Maden ve Piran’da geçti.

İlkokulu Ergani’de okudu. Maraş Ortaokuluna parasız yatılı olarak kaydoldu. Gaziantep Lisesi’nde yine parasız yatılı olarak lise öğrenimini tamamladı. Aynı yıl (1950) Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne başladı. Bu okulun Maliye bölümünden 1955 yılında mezun oldu.

İlkokul öğrenciliği yıllarında Battal Gazi kitaplarını, Ahmediye ve Muhammediyeleri okuyarak, dinleyerek büyüdü. Ortaokuldayken Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp; okuduğu, bildiği yazarlar arasındadır.

Lisede okuma listesine Batı klasiklerini de ekledi. Üniversite öğrenimine başladığında, Doğu ve Batı klasiklerinin çoğunu okumuştu. Üniversite öğrenimi sırasında, henüz birinci sınıftayken asistanlık teklifi aldıysa da, bu teklifin üzerinde durmadı. Liseyi bitirince felsefe öğrenimi görmek istemişti, sonra ilahiyat okumak istedi. Ancak bu iki bölümde de öğrenim görmesi mümkün olmadı.

Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden sonra 30 Kasım 1955 tarihinde Maliye Bakanlığı’nda Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi bölümünde çalışmaya başladı. 11 Ocak 1956’da Maliye’de müfettiş yardımcısı oldu. 3 Şubat 1959’da İstanbul’da gelirler kontrolörü olarak tanındı.

Edebiyat çalışmalarına daha çok vakit ayırabilmek için 21 Haziran 1965 tarihinde resmî görevinden istifa etti fakat 1971 yılında tekrar Bakanlıktaki görevine döndü. Daha sonra Gelirler Genel Müdürlüğü İdari Davalar Müşavirliği görevini yürüttü. Ne var ki, yine aynı gerekçeyle 1973 yılında resmî görevinden istifa etti ve bundan sonra herhangi bir resmî görev almadı.

Sezai Karakoç, Büyük Doğu’yla ortaokul yıllarında tanışmıştı.  Ortaokul ve lise yıllarında tutkulu bir Büyük Doğu okuyucusu oldu. İlk yazıları 1950’li yıllarda Büyük Doğu’da yayımlanan Sezai Karakoç, o yıllarda bizzat tanıştığı Necip Fazıl’dan bir daha ömrü boyunca ayrılmadı; Büyük Doğu’nun edebiyat, sanat sayfalarını yönetti.

Karakoç’un günlük yazıları düzenli bir şekilde 1963’ten itibaren Yeni İstanbul gazetesinde çıkmaya başladı. Bu tarihten önce de çeşitli aralıklarla haftalık Yeni İstiklal gazetesinde çeşitli yazıları çıkmıştı. 4 Aralık 1967’de Bâbıâli’de Sabah gazetesinde yazmaya başlayan Sezai Karakoç’un buradaki yazarlığı on ay sürdü. 1 Temmuz 1974’te Millî gazetede “Sûr” başlığı altında devam eden gazete yazarlığı 31 Ağustos 1974’te tamamlandı. “Diriliş”i tekrar çıkarabilmek için buradaki yazarlığına son verdi, bu tarihten itibaren “Diriliş” dergisi dışında hiçbir yerde yazmadı.

Diriliş dergisi ve düşüncesi Sezai Karakoç adıyla özdeşleşti. Karakoç, Dünya Savaşları’ndan yenik çıkan İslam dünyasının yeniden dirilişini amaç edindi. Bu uğurda yazı hayatı boyunca “diriliş” kavramı çerçevesinde zinde bir bilinç uyandırmaya çalıştı; başta şiir, siyaset ve düşünce olmak üzere dünya Müslümanlarının uyanışına eserleriyle katkı sundu.

1954 kışında bir arkadaşıyla birlikte Yeni Ay adlı bir dergi çıkarmaya karar verdi. Bu dergi edebiyat kadar -hatta daha ziyade- siyasete de yer verecekti.

Karakoç, şiirle ilgili görüşlerini yazmaya başladığı dönemlerden itibaren şiir anlayışını da yazmıştır. Bu konudaki düşüncelerini “Edebiyat Yazıları” adını verdiği üç kitapta toplayan Karakoç'un şiirimizde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri, metafizik bir şiirdir. Karakoç geleneksel şiire de yaklaşır, ancak dili farklıdır. Modern şiirin diliyle şiirlerini yazmıştır. Modern sanattaki soyutlamanın İslam anlayışına uygun olduğu düşüncesindedir ve şiirlerini bu yönde geliştirmiştir.

Edebiyat Yazıları I'deki ilk yazısı, metafizik ile ilgilidir. Bu, hangi kavramlara önem verdiğini göstermesi bakımından önemlidir. Poetikasını anlattığı ikinci yazısı soyutlama ile ilgilidir.

Nitekim modern sanat, genel anlamda soyutlamaya dayanır. Ona göre şair, şiiri soyutlamada bırakırsa eksik bırakmış olur; tamamlaması için şairin tekrar somutlaştırması yani soyutlaştırdığı şeyi tekrar bir bağlama oturtması gerekir ki, Karakoç bunu “diriliş” kavramına bağlar.

Sezai Karakoç, şairin genel çizgilerini, “pergünt üçgeni” dediği üç ilkeyle anlatır. Karakoç, Pergünt'ün, hayatında bu ilkeleri yaşadığını belirtir ve bu ilkeleri şiire şöyle tatbik eder: Şair, kendi kendisi olmalı; şair, kendine yetmeli; şair, kendinden memnun olmalı.

Karakoç’un ailesinin nâmı “Leventoğlu” dur. Leventoğlu ailesi, soyunda sipahi ağaları da buluna köklü bir ailedir. Soyadı Kanunu çıktığında aile “Leventoğlu” soyadını almak istemiş fakat “paşa, zâde, oğlu…” gibi unvanları kullanmak yasaklandığı için “Karakoç” soyadını almıştır. Sezai Karakoç şiirlerinde; Mehmet Leventoğlu, Sezai Karakoç, Zülküf Canyüce, Sait Yeni, M. Cemil, Mehmet Yasin, M. Yasin, Mehmet Yasinoğlu, Zafer Karip, M. B. Y., S. K., S. Y., M. L., M. Y., M. S. Karakoç, Mehmet C. Güneş müstearlarını  kullanmıştır. Diriliş dergisinde birçok yazısını “Diriliş” veya “D.” olarak imzalamış, birçok yazısına da imza koymamıştır.

Sezai Karakoç’la birlikte 1950’li yıllardan itibaren Türk şiirinde yeni bir dönem başladı. İlk şiirlerinde Orhan Veli akımına (Garip) karşı duran, bir hece ısrarı gösteren Sezai Karakoç “Mona Rosa” şiiriyle Necip Fazıl’ı bütünüyle önemsediğini gösterdi. “Mona Rosa” şiiriyle bir yandan geçmiş şiir kültürümüze sahip çıkarken bir yandan da sonradan II. Yeni olarak adlandırılacak yeni şiirin birçok unsurunu bünyesinde taşıdı. 1950’li yılların başlarında yazdığı şiirler kadar şiir eleştirileriyle de kuşağının etkili bir adı oldu. Sezai Karakoç’un önderliğinde Orhan Veli etkisini aşarak gerçek karakterini bulan modern şiirimiz, yine gerçek anlamda serbest vezne geçti.

Din ve inanç yoluyla fizik ötesi kaygıları yenmiş mistik bir şair olan Karakoç; anlatımdaki kapalılık, karanlık imaj evreninden dolayı II. Yeni sayılmaktadır. Şair; II. Yeni şairleri arasında kendine özgü imgelerle, mistik ve İslamî içeriğe yer veren şiirleri ile dikkat çekmiştir.

Şiirlerinin en önemli noktasını özü olarak gören şair, şiirlerinde ölüm ve kadın konusuna çokça yer vermiştir. Bir ülke düşler, o ülkede “gül” kurtarıcı bir imgedir. Şiirlerinde kutsal kitaplardaki kıssaları çağdaş bir anlatımla okuyucusuna sunması, modern Fransız şiirinden ve dinsel kaynaklardan yararlanması; onun büyük bir bilgi birikiminin olduğunu göstermektedir.

Şiir ve yazılarında, dergilerinde, kitaplarında ortaya koyduğu dünyayı gerçekleştirmek için 26 Mart 1990’da "güller açan gül ağacı" amblemiyle Diriliş Partisi'ni kurdu. Yedi yıl bu partinin genel başkanlığı görevini yürüttü. Ancak bu parti 19 Mart 1997'de üst üste iki defa genel seçime girmediği için kapatıldı. 2007’de Kültür ve Turizm Bakanlığı “2006 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” ile ödüllendirildi.Bakanlığa, ödülün para kısmının kültür sanat işlerine harcanmasını, diğer kısmınınsa posta ile bildirdiği adrese yollanmasını rica ettiği bir mektup yolladı.

2007 yılında Yüce Diriliş Partisi'ni kurdu ve partinin genel başkanlık görevini yürüttü. 

Karakoç, edebiyat alanında 2011 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü; fakat kendisine verilen plaket ve para ödülünü reddederek bu ödülü almaya gitmedi.

Sezai Karakoç, 16 Kasım 2021'de İstanbul'daki evinde, kendi ifadesiyle "dünya sürgünü"nü tamamladı.

Karakoç'un cenazesi "Şehzadebaşı'nda Gün Doğmadan" şiirinde "Yerleşecek yer aramamak, caminin avlusunda, soğuk bir taşa oturmak, gün doğmadan Şehzadebaşı'nda" mısrasıyla yer verdiği Şehzadebaşı Camii Haziresi'ne defnedildi.

ESERLERİ

ŞİİRLERİ

Körfez (1959), Şahdamar (1962), Hızırla Kırk Saat (1967), Sesler (1968), Taha’nın Kitabı (1968), Gül Muştusu (1969), Şiirler I (Hızırla Kırk Saat) (1974), Şiirler II (Taha’nın Kitabı, Gül Muştusu) (1974), Şiirler III (Körfez, Şahdamar, Sesler) (1974), Şiirler IV (Zamana Adanmış Sözler) (1975), Şiirler V (Ayinler) (1977), Şiirler VI (Leylâ ile Mecnun) (1980), Şiirler VII (Ateş Dansı) (1987), Şiirler VIII (Alınyazısı Saati) (1989), Şiirler IX (Mona Rosa) (1998), Gün Doğmadan (Bütün Şiirleri) (2000).
 
HİKÂYELERİ

Hikâyeler I (Meydan Ortaya Çıktığında) (1978), Hikâyeler II (Portreler) (1982).
ELEŞTİRİ YAZILARI: Edebiyat Yazıları I (1982), Edebiyat Yazıları II (1986), Edebiyat Yazıları III (1996).

İNCELEME - ARAŞTIRMA YAZILARI

Yunus Emre (1965), Mehmet Âkif (1968), Mevlâna (1996).

TİYATRO ESERLERİ

Piyesler (1982), Armağan (1997).
DÜŞÜNCE YAZILARI: İslam’ın Dirilişi (1967), İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü (1967), Dirilişin Çevresinde (1967), Yazılar (1967), İslam (1967), Kıyamet Aşısı (1968), Mağara ve Işık (1969), Allah’a İnanma ve İnsanlık (1970), Ölümden Sonra Kalkış (1970), Ruhun Dirilişi (1974), Çağ ve İlham I (1974), Yitik Cennet (1976), İnsanlığın Dirilişi (1976), Diriliş Neslinin Âmentüsü (1976), Çağ ve İlham II (1977), Gündönümü (1977), Çağ ve İlham III(1980), Makamda (1980), Diriliş Muştusu (1980), Çağ ve İlham IV (1986), Düşünceler I (1986), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I (1995), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi II (1995), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III (1995), Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I (1996), Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı II (1996), Unutuş ve Hatırlayış (1996), Varolma Savaşı (1997), Düşünceler II (Kurumlar) (1997), Samanyolunda Ziyafet (2004).

GÜNLÜK YAZILARI

Sütun I (1967), Farklar (1967), Sütun II (1969), Sûr (1975), Gün Saati (1986).

ÇEVİRİLERİ

Batı Şiirinden (Şiir) (1976), Şiir Anıtlarından (Şiir) (1976), Çağdaş Batı Düşüncesinden (1997), Armağan (Fuzulî’nin Hadîkat-üs Suada’sından Uyarlama) (1997).

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi