SEVGİDE SU GİBİ
Şaman, ormanın tam kalbinde; sisle sarılmış bir gölün kıyısında yaşardı.
Ne bir köyü vardı ne bir kervanı. Ama yolu sevgiden geçen herkesin yüreği, bir gün mutlaka onun kapısını çalardı.
O sabah ormana bir çift gelmişti.
Biri genç bir kadın; gözlerinde umut, yüreklerinde bir kıpırtı var.
Diğeri bir delikanlı; elleri nasır, gözleri suskunlukla dolu, sessiz ve sakin…
Şaman onları bir süre izledi. Hiçbir şey sormadı. Sadece yaktığı tütsünün dumanında onların geçmişini okudu.
Sonra usulca konuştu: “İlişki dediğin, su gibi akmalı. Durduğu yerde yosun tutar. Taşlara çarpıp köpürse de yolunu bulur. Sevgi, ne buyrulur ne de boyun eğdirir. Usulca dokunur kalbine.”
Genç kadın başını sallar gibi oldu; delikanlı bakışlarını kaçırdı.
Şaman konuşmaya devam etti: “Size iki yol vereceğim. Ama her yol, içtenliğinizi sınayacak.”
Kadına: “Su testisindeki suyu alın. Gölün öte yakasındaki şelaleye götüreceksiniz. Bir damlası dahi eksilirse, su küser insana.” dedi.
Sonra da adama: “Ve siz, yorgun görünen delikanlı. Bu dikenli dalı beraber taşıyacaksınız. Ne elinizi kanatın ne birbirinizi… Diken, saygının sınavıdır.”
Çiftler söze yeltenmeden yola koyuldu.
Yol ilk başta kolaydı. Genç kadın testiyi taşıdı, erkek çevreyi gözledi.
Ama patika daraldıkça, taşlar çoğaldı. Bir an, testiyi yere düşürür gibi oldular. Su, ağzına kadar doluydu; bir taş daha çarpsa dökülecekti nerdeyse.
Erkek hemen testiyi aldı. “Bırak, ben taşırım.” dedi.
Kadın durdu, sesi yumuşaktı: “Ama bu birlikte yürünmesi gereken bir yol, değil mi?”
İşte o an öğrendiler: Sevgi, yükü paylaşmak değil, dengeyi bulmaktı.
Birbirlerinin ritmine uydular. Ne biri öne geçti ne diğeri geride kaldı.
Su, sabırla aktı yüreklerinden şelaleye.
İlk başta sessiz yürüdüler. Dalı biri önünden tuttu, diğeri arkasından. Ama diken inceydi, sabırsızlık kalındı.
Bir an kadın şöyle dedi: “Sen hep çekiyorsun, canım yanıyor.”
Adam yüzünü çevirdi: “O zaman sen öne geç, ben susayım. Zaten hep susuyorum.”
Diken batıyordu, ama acı sözler daha derine saplanıyordu.
Yolun ortasında durdular. Yorulmuşlardı, birbirlerinden değil, yıllarca anlamadan dinlemekten.
Sonra sessizlik çöktü. Kuşlar bile sustu.
Kadın birden dalı iki eliyle kavradı. “Gel, bu sefer birlikte tutalım. Aynı hizadan. Hiç konuşmadan.”
O an, diken artık batmamaya başladı.
Çünkü saygı, bazen sadece susarak var olmaktı.
Akşam döndüklerinde, şaman onları aynı yerde bekliyordu.
Genç kadının testisi doluydu, bir damlası eksik değildi.
Delikanlının elleri çizik içindeydi, ama diken sapasağlamdı.
Şaman bir nefes verdi, gözlerini kapadı.
Sonra derin bir sesle konuştu:
“Sevgi, sabırla taşınan bir testidir. Her damla, birbirini anlamaya harcanan bir andır.
Saygı ise dikenli daldır; batabilir, ama birlikte taşınırsa çiçeğe dönüşür.
Nehirler ayrı yerlerden doğsa da denizde buluşmayı bilir.
Yeter ki su gibi olun…
Akın, dinleyin, sevin ve incitmeyin.”
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz