NE BOZULUR NE KÖPÜRÜR
Bu sabah güne güzel uyandım doğrusu.
Sokakta derin bir sessizlik
Çatıda güvercinlerin uğultusu
Nagihan Teyze’nin penceresinde gene o sarışın şımarık kedi yavrusu.
Adını bilmediğim çiçekleri salınır sokağa doğru
Her biri gramofonu andırır açınca bana
Ve renkleri gül kurusu.
Onun kokusundan başka tüm kokulara yabancı olduğumdan mıdır ne
Derin derin nefes alsamda gelmez burnuma çiçeklerin kokusu.
Ve yan komşunun balkonuna ilişti gözüm.
Bir çoçuk sesiyle.
Torunu olduğunu duymuştum yan komşunun
Kızı yaban ellerde olduğundan görmemiştim.
Maşallah kızcağız dün doğurmuştu,
Bugün büyütmüş bile.
Hamarat kadındır komşu Elif Abla....
Sanırım giderken kızı götürüsün diye
Ne ara almış biberleri,
İpe çizmişte kurutmuş bile.
Aklıma o an o geldi birdenbire
Acaba o da birşeyler kurutmuşmudur.
Mevsimi değilsede daha konservelerin
Acaba şimdiden hazırlamış mıdır kavanozlarını
Yoksa gene koyduğu yeri unutmuş mudur.
Eli de ne yakındır her şeye
Ne bozulur ne köpürür
Allah nazardan saklasın
Ölüyü koysa yüz yıl bozulmaz cam şişeye.
Ah bir de kulakları çınlayası anam gibi...
Lazım olur diye,
İpi sapı koymasa bir köşeye.
Gerçi benim her sabahım böyledir.
Birşeyler getirir onu illaki hatırıma.
Bazen içime atarım
Bazen dökerim onu her satırıma.
Velhasıl öyle işte
Bugün de böyle işte..