ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 16-04-2023 20:53   Güncelleme : 16-04-2023 21:07

Merhem

Yazan -Zeynep Mıhoğlu -MERHEM

Merhem

MERHEM

Hüzünlü kadın, bu yağmurlu havada düşünceli bir şekilde tek başına oturuyordu.Aklından çocukluğuna ait eski anıları geçiyordu.

Dışarıda olduğu için yağmura rağmen oyun oynayan çocukların sesi geliyordu aynı zamanda kulağına. Bir anda aklına gelenle durdu. Ve hafızasında derinlere inmeye çalıştı. O zamanlar bugünün aksine hava güneşliydi.

Kızcağızın babası erkenden işe gitmiş,annesi 
ise uyuyordu.

Son olarak patenlerini de koydu çantasına ve annesine görünmeden çıktı evden.

Annesi kızının bu hallerinden memnun değildi. Oysa patenleri kızı o kadar mutlu  ediyordu ki... Böyle konularda kızının isteklerini dinlemez, hep kendi bildiğini okurdu.

Çocuk doğduğundan beri böyleydi aralarındaki ilişki. Küçük kız hiçbir zaman anne şefkatini hissetmemişti.

Annesine göre hiçbir zaman istediği bir kızı olamamıştı. Memnuniyetsiz bir  anneydi aynı zamanda. Küçük kız nihayet her zaman gittiği parka gidebilmişti. İçten içe hafif korkuyordu, 9 yaşındaydı henüz.

Ayaklarında patenleriyle yavaş yavaş ilerledi. Yeni sürmeye başladığı için tam olarak iyi değildi bu konuda. Babasıyla beraber haftada 1-2 kez çalışıyorlardı.

İlerlerken bir anda dengesini kaybetmesiyle düştü. Daha önce de düşüyordu ama bu defa 
fena düşmüştü, hem babası da yoktu yanında bu sefer. Avuç içinde derin kesikler oluşmuş, 
sızlamaya başlamıştı bile.

Telaşlandı, ne yapacağını düşündü endişeyle. Eve giderse annesi hem çok kızar hem de patenlerini alırdı. Yavaşça ilerledi banka ağlamamaya çalışarak amanafile. Gözleri dolmuştu bile. 

Saatlerce oturdu o bankta babasının eve gelmesini bekledi elindeki acıyla aynı zamanda içindeki korkuyla. Başka çaresi yoktu çünkü. Annesinden korkuyordu. Ancak babası yatıştırabilirdi annesini.

Akşam vakti olduğunda eve yürüdü. Elindeki acı azalmıştı ama içindeki korku artmaya başlamıştı. Kapıyı çaldı yumruk yaptığı küçük eliyle. Babası endişe ve korku içinde açtı kapıyı.

Kızına sarıldı hemen, daha sonra arkadan annesinin sesi geldi. Kızıyor, söyleniyordu yine. Küçük kız daha fazla tutamadı kendini ve ağlamaya başladı. 

Kızının ağladığını gören baba onu kucağına alarak evden uzaklaştırdı hemen. Biliyordu 
karısının huyunu ama hiçbir zaman belli etmemişti bu durumu çocuğa. Saat ilerledikçe kız sakinleşmeye başladı babası onunla sakince konuşmuştu.

Kızına annesinin ona bir şey olacağından kendisi gibi endişelendiği için kızdığını söyledi. Ama kız bu yaşına rağmen her şeyin farkındaydı.

Bir eczaneden pansuman için gerekenleri aldılar. Babası kızının eline pansuman yaptı. Bu güzel yürekli babanın işi çok zordu.

Aslında ailede herkesi idare eder, mutlu etmeye çalışırdı. Zor olan da buydu zaten ‘herkesi mutlu etmek’. Baba kız eve döndüler tabi anne çoktan uyumuş olur. Babası kızını yatağına yatırdı ve alnından kocaman öptü onu, başını okşadı usul usul. Baba derin bir oh çekti, “Bugün de böyle bitti.” dedi kendi kendine.

***
Yüzüne düşen yağmur damlasıyla şimdiye döndü, büyümüş o küçük kız. İç çekti hüzünle elini babasının mezarının toprağının üstüne koydu. Dokundu, okşadı toprağı sonra elini 
dudaklarına götürdü, öptü tıpkı babasının onu öptüğü gibi.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi