KUŞLUK EZANI
Bundan beş sene kadar önceydi, günlerden pazardı ve anneler günüydü.
Kahvaltımızı ettik, Mehmet kayboldu. Mehmet durmaz ki zaten. Aşağılardadır hep nasıl olsa.
İşime gücüme daldım. Bir ara kulağıma bir ses geldi. "Annee!" diyor du biri, kulak verdim "kim?" çağırıyor beni diye.
Mehmet mi bu? Evet, Mehmet. Ama nerede Mehmet?
Önce ardıma baktım, yok. Sağıma soluma bakındım, yok , yok. Ses bir daha geldi, "Annneee!" bir daha, bir daha. Mehmet bana sesleniyor, ama nerde?
"Allah Allaah nerde bu çocuk?"
Balkona koştum, oralarda bir yerde olmalı Mehmet, ama görünmüyor. İşin tuhafı, sesin yönü de anlaşılmıyor.
Sonra bir cızırtı oldu, bizim evin yanındaki caminin hoparlörünün cızırtısı geldiğini farkettim, vakit kuşluk vaktiydi "Ama bu saatte ezan okunmazki" dedim kendi kendime, o zaman anladım sesin kaynağını. Ses Bilali Habeşî Camiisi'nin hoparlöründen geliyordu.
Çok telaşlanmıştım, birisi onun yaptığını farkederse neder ler, hemen babasını gönderdim camiye. Babası çıkardı getirdi haylazı. Güle güle çıktı. Oradan bana bakıp cilve yapıyor.
Meğer benim oğlum tepenin taaa başında olan Camiye tekerlekli sandalyesi ile bu gün bile nasıl oraya varabildiğine hala anlayamadığım, bir süren olmayınca çok zor olan tepeyi aşıp, caminin içine emekliyerek girip, hoperlör odasını nasıl bulduysa, kendisi konuşamadığı için anlatamadı bunları. Tabi o saatte cami boş.
Nerden aklına geldiyse böyle bir şey...Nasıl becermiş bilmiyorum, hoparlörü açmış. Oradan annesinin anneler gününü kutluyormuş yavrum benim, canııım ince düşünceli oğlum!
Anneler gününde aldığım hediyelerin en güzeliydi.