ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 09-05-2023 16:55   Güncelleme : 09-05-2023 17:04

Köydeki Çocukluğum / Erdoğan Cihan

Yazan: Erdoğan Cihan -KÖYDEKİ ÇOCUKLUĞUM

Köydeki Çocukluğum / Erdoğan Cihan

KÖYDEKİ ÇOCUKLUĞUM

Sen, annenin ana rahminde filizlenen bebekken köy yerlerine sürülmüş çileli bir kadının yetim çocuğuydun. Çirkin bir buğday tanesiydin...

Bir buçuk yaşındayken İbrahim dayın, kavak ağacından bir yürüteç yapmıştı sana. Minicik ellerinle yapışıp yürütecin sapına yürümeyi öğrendin. Köy yerinde el üstünde tutulan nazlı bir yaban çiçeğiydin. Tüm köy halkı gözünden koruyordu seni.

Çocuklarına, "Yetimdir, sakın zarar vermeyin." diye tembihlemişlerdi. Sen, el bebek gül bebektin. Köyün en yaramaz çocuğu, taş kafa Memed, tüm köy çocuklarını dayaktan geçirdiği halde, hep korumuştu seni. Sen yalnızlığı seçmiştin. Karpuz kabuklarından arabalar yapıp oynardın. Yaz mevsimlerinde
söğütlerden kestiğin dalı at yapar sürerdin kırlara.

Güneş kırılırken dağlara, köy çocukları ve dayı çocuklarıyla Şafelin Deresi'ne yüzmeye giderdin. Onlar, koca bir kayanın sırtından dereye atlayıp nazla akan suyunda
çimerlerdi.

Sen, suya atlamak şöyle dursun, korkudan suya giremedin. Köyün güneyine düşen "Şambat gözü" bir km'lik yol.

Sen, yalnız başına yollar aşıp buraya ulaşırdın. Kıyısında çimlere oturup aydınlık sulara bakarak renkli hülyalara dalardın.

Şambat'ın gözünden çıkan berrak sular, aşağıda bir yerlerde can suyu olurdu ağaçlara.

Anne dediğin kadının bostanı vardı buralarda. O, bostanda yeşil sebzeler yetiştirirdi. Annen, "Oğlum salatalıkların köküne basma, acı olur." der, uyarırdı seni. Bir gün anne dediğin kadın, seni Hacıbektaş İlçesi'ne götüreceğini söyleyince havalara uçmuştun. Sözünü tuttu.

Çarşıya çıkmadan önce, akrabanız olan yaşlı bir kadını ziyaret ettiniz. Kadın tandır başında gözleme pişiriyordu. Sizi karşısında görünce şaşırdı, sevindi. Yaşlı gözlerinden bir iki damla yaş süzüldü yanağına. Uzun uzun sarıldılar, ağlaştılar. Gözleme sarıp bir gazete kağıdına
verdiler, afiyetle yedin. Hala, "Ay, ne çirkin şeysin!.. Karaböcek, maymun...” O, böyle seviyordu çocukları kendince. Büktün dudağını, ağlamaklı oldun. Oysa ne kötülük vardı bunda!..” Böyle şeyler söyleme, içlidir, üzülür,” dedi anne halaya.

Sen fırladın dışarıya. Evin bitişiğinde üstü açık, virane bir yapı vardı, içi tezek doluydu.

Orada oyma bir delik buldun, saklandın. Tezekleri ördün önüne. Bağrışlar çığrışlar, yana yakıla kadınlar seni aradılar. Öyle katıydı ki çocuk yüreğin, ses seda vermedin.

Serinliği çöktü akşamın damlar üstüne. Sonra
çıkıp geldin. Kadınlar sevindi, öpüp kokladılar seni...

Editör: Nezihat Keret                            

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi