ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 07-09-2024 18:53   Güncelleme : 07-09-2024 19:19

Kırlangıçlar / Muharrem Varlı

Yazan: Muharrem Varlı -KIRLANGIÇLAR

Kırlangıçlar / Muharrem Varlı

KIRLANGIÇLAR

Bir yaz sabahıydı. Okullar tatil olmuştu. Kuş sesleriyle uyandım. Hemen balkona koştum. Daha önce hiç duymadığım seslerdi bunlar.serçelere benzemiyordu. Uzun gagaları, uzun kuyruklarıyla ve bambaşka sesleriyle.öylece bakakalmışım onlara annem gelene kadar.

Annemden öğrendim kırlangıç olduğunu kuşların. Artık hep seslerindeydi kulaklarım. Onlar ne zaman evin altındaki elektrik tellerine konup konser vermeye başlasa, ben balkona koşuyordum. Bazen de balkona oturup onların gelmesini bekliyordum. Başka diyarlardan gelen misafirlerimize ilk onları gösteriyordum. Bak diyordum, ne güzel kuşlar. Kuşları o kadar benimsemiştim ki sanki bizimdi. Arkadaşlarımı çağırıp onlara gösteriyordum. Bakın ne güzel diyordum.

Birkaç ay böyle devam ederken kırlangıçları göremez oldum. Ben balkona çıkıp onları bekliyordum ama onlar yoktu. Birkaç gün böyle bekledim. Kırlangıçlar yoktu. Sonradan öğrendim. Başka diyarlara göçmüşlerdi kırlangıçlar. Başka bahara tekrar geleceklerdi.

Ben ertesi yazı, onların gelişini beklemeye başladım.

Böyle derken ben onları unutmuştum. Karnemi aldım. Bir yaz tatiline daha başlamıştım. Bir sabah yine onların sesleriyle uyandım. Gelmişlerdi, işte biz geldik diyorlardı.sesleri evin her tarafını sarıyordu.

Her yazın gelişiyle geliyorlardı artık. Yazın gelişini müjdeliyorlardı bize. Alışmıştık onlara. Artık onlarda bize alışmış ki, daha uzun kalmaya başladılar. Onlara bizim köy sıla mıydı gurbet miydi bilinmez ama tıpkı dışarıya okumaya giden çocuklar gibi kışın gidip yazın geliyorlardı.

İyice alışmış olmalılar ki artık yavrularını köyümüzde kuluçkadan çıkarıyorlardı. Ne güzellerdi minicik. Yazlara galiba daha kalabalık gelmeye başladılar.

Köyün çocukları yaramaz mı yaramazdı,kışın ellerinde kapan yazın sapan dolaşırlardı. Ama kırlangıçlara kimse dokunmuyordu. Yavrularıyla mutlu huzurlu yaşıyorlardı.

En yaramazının aklına takılmıştı kırlangıçlar, “onları mutlaka vurmalıyım!” diyordu. Öbür çocukları da peşine takmıştı. Onlar da ona uymuştu. Büyük olanları kendilerini korumayı biliyordu. Ne kadar taş attılarsa vuramadılar o gün onları.

Aradan bir hafta geçmişti. Kırlangıçlar yavrularıyla yine elektrik tellerindeydi. Bizim yaramaz yine geldi kendi gibi yaramaz arkadaşlarıyla. Başladılar sapanla taarruza. Silahsız savunmasız, kimseye zararı olmayan bu varlıklara. En küçüğü kaçamadı sapanla vurup yere indirdi çocuk. Çocuk çığlık çığlığa, kırlangıçlar çığlık çığlığa.

“İşte” diyordu, “vurdum onu!”Kırlangıçlar havada dönüyorlardı, çığlık çığlığa çocuğun elinden almak istiyorlar belki cansız yavrularını.

Çocuk, yavruyu alıp evine gitti. Kırlangıçlar susmadı, ağıta devam ettiler. Döndüler durdular havada.

Sonra sesleri kesildi birden.

Sessiz sadesiz gitmişlerdi. Veda etmeden. Yürekleri yaralı. Kolu kanadı kırık. “Kuştur, unutur” dedik ama unutmadılar. Kış geçti, mevsim bahar oldu. Yaz oldu. Kırlangıçlar yoktu, gelmediler.  Sonraki bahar gelmediler, o yaz da gelmediler...

Başka bahar da, başka yaz da gelmediler…


 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi