ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 13-12-2023 16:50   Güncelleme : 13-12-2023 16:57

Karşı Penceredeki Kadın / Ebru Bozcuk

Yazan: Ebru Bozcuk -KARŞI PENCEREDEKİ KADIN

Karşı Penceredeki Kadın / Ebru Bozcuk

KARŞI PENCEREDEKİ KADIN

Karşı apartmana, tıpkı onun yaşlarında bir kadın taşınmıştı.

Nasıl da telaşlıydı... Evin içinde dört dönüyor, bir başına yeni düzenini kurmaya çalışıyordu. Yüzü gibi solgun ve yorulmuş perdelerini asıyor, arada bir sigara yakıp uzaklara dalıyordu.

Kim bilir kaç kez düşünüp almıştı bu kararı?
Yüzünde garip bir keder vardı.

Karşı penceredeki kadın, bu kederi nasıl da iyi tanıyordu... Aynı yerden yaralanmak ve aynı dilden konuşmak tam da böyle bir şeydi işte...

Bu dili biliyorsan, gülüşlerin altındaki kederi bile tanırsın o vakit...

Gidebilmenin cesaretini gösterebilen güçlü bir kadına, bu keder nereden gelip yapışmış ki diye sormayın...

Öyle bir yapışır ki, uzun süre de bırakmaz yakasını.
Hayal kırıklığı, evin her yanına cam kırıkları gibi dağılır ki, onları toplamak uzun zaman alır...
O cam kırıkları can acıtmak istercesine, hiç ummadığın yerlerden çıkıverir karşına...

Bir bakarsın dipfrize koyduğun barbunyada, bir bakarsın tatil için aldığın elbisenin kenarında ya da içtiğin kahvenin içinde peydahlanır  ve darmadağın eder seni...

O kederin altında neler yoktur ki?...
Bilinmezliğin korkusu, tek başınalığın belirsizliği , silbaştan başlamanın tedirginliği... Bir şeyler, bir şeyler işte...

Tıpkı penceredeki kadının 4 yıl önceki hali gibi olan o yüz, nasıl da tanıdıktı ona ...

O günlerdeki telaşını, korkusunu, içindeki kocaman boşluğu hatırladı kadın.

Oysa şimdi çiçeklerle dolu balkonunda, müzikler eşliğinde kahvesini içerek seyrediyordu gökyüzünü...

Birdenbire; “Keşke şimdi onun yanına gidip bir sarılsam" diye geçirdi içinden...

“Sakın üzülme, sakin ol, her şey geçiyor, şahane bir hayat seni bekliyor bu evde" diyebilsem diye düşündü ...

“Güneşli sabahların olacak, müziği açıp dans ederek uyanacaksın bir gün. Evinin içindeki ışık oyunları bile mutlu edecek seni, bekle" desem...

"Başını maviliklere kaldırıp, huzurla içeceksin kahveni, o günler çok yakın, sakın tasalanma" diyebilsem...

"Ada çayları yakacaksın evinde, bir de üstüne gülümseyeceksin, işte o zaman bütün sıkıntıların dağılacak" desem...

"Hayal kurarak uyuyacaksın artık, asıl şimdi bütün mümkünlerin kıyısındasın" diyebilsem diye geçirdi içinden...

Sonra, aklına başka bir fikir geldi penceredeki kadının...

Bir tepsi börek yaptı. Üzerine küçük bir not iliştirip yeni komşusuna götürdü...

Notu okuyunca, kadının yüzündeki keder biraz olsun dağılmıştı sanki...

O hafifçe dağılan bulutlar, aynı yerden yaralanan iki kadına nasıl da iyi gelmişti...

Tıpkı İlhan Berk'in dediği yerdeydi her ikisi de...
"Sana içimi döksem, beraber toplar mıyız?...

"Böylece, iki kadın da aynı dili konuşarak iyileşeceklerdi...

Demli bir çay ve börek ise, işin bahanesi ve kim bilir pansumanı olacaktı belki de... 

Not: Kağıtta şu yazılıydı; 
"Her şey geçiyor, sakın yüzünü dökme..."

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi