ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 24-06-2025 16:40   Güncelleme : 24-06-2025 18:48

Kapının Gizemli Sırrı / Şadan Köse

Yazan: Şadan Köse -KAPININ GİZEMLİ SIRRI

Kapının Gizemli Sırrı / Şadan Köse

KAPININ GİZEMLİ SIRRI

Kapının önünde durdum, nefesim hızlıca cam gibi soğuyan havaya karıştı. Üzerindeki koyu kahverengi vernik zamana meydan okumuş ama yine de yılların iziyle kaplanmıştı. Tıpkı hayat gibi! Her detayında bir hikâye her çatlağında bir gizem saklıydı.

Parmaklarım istemsizce o çatlaklara dokundu, sanki bana bir şey anlatacakmış gibiydi. Kapının hemen ötesinde bir belirsizlik kıvrılıp yatıyor olabilirdi. Beynim ihtimallerle dolu bir labirent gibiydi. Hangi sesin ardından ne geleceğini asla bilemezdim. Kalbim kaburgalarımın arasından çıkıp bu soğuk ahşap yüzeye yaslanacak kadar sert atıyordu.

Sonuçta bir kapı bu, değil mi? Ama benim için hep bir metafordu. Bir şeyin başlangıcı ya da sonu gibi. Hayatıma giren ve çıkan insanların sessiz tanığı, çocukluğumdan bu yana maruz kaldığım haberlerin şahitliğini yapan bir izci gibi. Belki de bu yüzden ona bu kadar büyük anlamlar yüklüyordum.

Kapıya baktıkça zihnimde yankılanan anılar, kanayan bir yara gibi beni sürüklüyordu. Babamın kaybı, postacının getirdiği o soğuk mühürlü telgrafla bu kapıda karşılamıştı beni.

Annem, boynuma sarılıp hıçkırırken bu kapı hareketsizce duruyordu; ne yargılayıcı ne de teselli edici. Bir mezar taşı kadar soğuk ama bir göçmen kuşun yuvası kadar samimi.

Bugün yine aynı yerdeydim. Burası soğuk ve sessizdi. Saatlerdir burada duruyormuşum gibi hissediyordum, oysa sadece saniyeler geçmişti. Kapıyı çalmadan önce derin bir nefes aldım. O derin nefes korkularımla dalga geçiyor; parmaklarımın ucundaki ter damlacıkları, bir kurbanın kaderine teslim olmadan önceki son çırpınışlarına benziyordu.

Kapıyı çaldım. Ses odanın derinliklerinde yankılandı. Çok süre geçmeden kapının arkasında bir hareket hissettim. Ayak sesleri yumuşak ama kararlı bir şekilde yaklaşıyordu. Ellerim soğuk metal kapı kollarına sarılıydı. İçimde ölümü bekleyen bir insanın korkusuyla bekledim.

"Kim o?" dedi, kapının arkasından bir ses.
Çıkan ses beklediğimden daha yumuşaktı. Bir kadın sesi! Yine de tonundaki mesafeyi fark etmem zor olmadı. Misafir beklemeyen birinin şaşkınlığını taşıyordu.

Titrek ve kararsız bir sesle, “Benim!” dedim.
Bu kısa cevap binlerce soruya yetebilirdi; ama şimdi de kendi sesim kulağımda yabancılaşmıştı. Bu karanlık atmosferde büyülü bir yılan gibi kıvrılan korkularım sesime bile yankılanmıştı.

Kapı yavaşça aralandı. Hafif bir gıcırtı o anı daha gerilimli kıldı. Gözlerim kapı aralığından yansıyan loş ışığa kaydı. Oradaydı; uzun siyah bir elbise giymiş zayıf, yorgun bir kadın. Gözleri derin ve karanlık bir kuyuyu andırıyordu. Ama o derinlikte bir şey daha vardı; hem merak hem de uçurumun kenarında bir korku.

“Buyurun?” dedi. Sesindeki tedirginlik, kapının arkasında daha büyük bir sır saklıyor gibiydi.

“Bir şey sorabilir miyim?” dedim, farkında olmadan sesimi alçaltarak. Kelimelerim titriyordu.

Kadının kaşları hafifçe kalktı, şaşırmış gibiydi ama bir şey söylemedi. Gözlerimiz buluştuğunda sanki kelimelere dökülemeyen bir şeyi paylaşıyor gibiydik. Kapı ardına kadar açılmamıştı; aralık bırakılmıştı, sadece bizi bu belirsizliğin dar koridorunda çaresizce sıkıştıran bir mesafede.

"O geldi mi, burada mı?” dedim bir an düşünmeden.

Kadın şaşkın bakışlarla, "Kim geldi mi?" der gibi yüzüme bakarken üzerimdeki karanlığı yutar gibiydi. Sanki birisi gelmiş de saklanmış gibi gözleri bir an kapının ardına kaydı. Çok fazla bilgi vermeden kafasını "hayır!" anlamında salladığı an kayboldu.

Kapı kendi kendine yavaşça kapanırken içimdeki boşluk artıyordu. O loş ışık kaybolduğunda geriye sadece sessiz bir sokak ve gölgelerin dansı kaldı. Ama yine de şunu biliyordum: Bazı kapılar asla tamamen kapanmaz. O kapının ardındaki gerçek bir gün benimle yüzleşecekti.
 
***

TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE  KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...

Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz

Editör: Nüzhet Ünlüer

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi