HEY ON BEŞLİ / KINALI KUZULAR
Bir toplumu öteki topluluklardan ayıran en önemli şey, o toplumun kendine has kültürü, gelenekleri, inançlarıdır.
Türk halkının önemle koruduğu en özel geleneği, “Kına Yakma” geleneğidir.
Türk kültüründe 3 şey için kına yakılır.
Birincisi, kesilecek kurban içindir. Allah yoluna kurban edildiğini ifade eder.
İkincisi, gelinlik kız içindir. Çünkü gelinin ailesi kızını gelenek ve göreneklerine göre yetiştirip, baba ocağından başka bir eve göndermektedir. İşte o kına ailesine ve çocuklarına kurban olsun diye yakılır.
Üçüncüsü ve en önemli olanı ise askere giden delikanlıya yakılan kınadır. Vatana kurban olduğunu ifade eder...
Kına, Türk inanç sisteminde adanmış olmanın ifadesidir.
Sene 1915...
Vatan öyle güç bir durumdadır ki, yeni bir kanun çıkarılır. Gücü, kuvveti yerinde ve gönüllü olan çocuk yaştaki gençler İstiklal mücadelesine çağrılır.
14-15 yaşlarındaki onlarca çocuk asker, savaşmaya gönüllü olur. Anaları ise onların bir daha dönemeyeceklerini bildiğinden kına yakıp gönderirler kuzularını...
Çanakkale ve İstiklal Harbi’nde sayısız çocuk, vatanı uğruna can verir.
O yıl Konya ve İzmir Liseleri tek bir mezun bile veremez.
Darülfünun'un 2500 kadar öğrencisi Anzak baskınında şehit olur.
İstanbul Erkek Lisesi ise o yıl 50 şehit verir. Bu haberi duyan okul, yasa bürünür. Geride kalan öğrenciler, şehitlerin anısına okulun bütün kapı ve pervazlarını matem rengi siyaha boyarlar.
Sarı duvarların yanında siyah matem boyası...
İşte o günden bu yana sarı-siyah İstanbul Erkek Lisesi’nin simgesi olur.
Bu büyük zafer, o kınalı kuzular sayesinde kazanılmıştır.
Bu vatan için canını, yüreğini ortaya koyan Mustafa Kemal Atatürk sayesinde kazanılmıştır.
"Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" diyen bir liderin arkasından ölüme yürüyebilen bir ordunun zaferidir.
Bu eşsiz ruh dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir savaşında görülmemiştir. Bu bambaşka bir ruhani zaferdir ve bu ülke hala onların yüzü suyu hürmetine dimdik ayaktadır.
101. yıl bir “kahramanlık destanı”dır.
Yeniden dirilişin manifestosudur.
Küllerinden doğuşun 101. defa hatırlatılmasıdır.
Anlı, şanlı ve gururla kutlayacağımız bir gündür.
101. yıl Çanakkale’dir.
Sahip olduğumuz her toprak parçası için dökülen kanın alametifarikasıdır.
Bugün eğer hâlâ Ortadoğudaki Müslüman ülkeleri içinde, devlet olabilme düsturuyla yönetilebiliyorsak, bu Mustafa Kemal Atatürk'ün attığı sağlam temeller sayesindedir.
Şu anda varolan tüm değerlerimiz, gücünü o yüz bir yıllık Cumhuriyet'ten almaktadır.
Ve şu hiç bir zaman unutulmamalıdır ki bu şanlı destan nesilden nesile aktarılması gereken bir destandır...
Cumhuriyet, okula gidebilen kız çocuğudur.
Her ilde tiyatro, konser salonudur.
Diyarbakır’da opera, Hakkari'de baledir.
Cumhuriyet çok sesliliktir. Birey olabilme ve fikirlerini açıkça beyan edebilme özgürlüğüdür.
Cumhuriyet, geleceğin teminatıdır.
Adalettir, haktır hukuktur.
Cumhuriyet, bir asırlık kandildir bizim için…
O zaman sözlerimi büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün 28.10.1923'te söylediği şu sözle bitirmek isterim:
"Hiç bir yarın bu kadar güzel olmamıştır. Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz."
Yarın zafer günüdür, yarın büyük önderimizi, savaş arkadaşlarını ve o kınalı kuzuları büyük bir saygı ve vefayla yad etme günüdür.
Yarın yeri göğü kırmızı bayraklarla taçlandırma günüdür.
Yarın bizim en güzel, en yüce günümüzdür. Kutlu ve daim olsun.
Yaşasın 101. yılımız
Yaşasın Cumhuriyet ve
Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk