DENEME
Giriş Tarihi : 30-12-2023 17:08   Güncelleme : 30-12-2023 17:15

Hayatı Akışına Yaşamak - 3 / Sedat İlhan

Yazan: Sedat İlhan -HAYATI AKIŞINA YAŞAMAK /3

Hayatı Akışına Yaşamak - 3 / Sedat İlhan

HAYATI AKIŞINA YAŞAMAK /3

İki temel yöntem ile mümkün. Problemlerimizi yok saymak veya çözmeye gayret etmek.

Düşüncelerimi paylaştığım bir ortamda; “Ben, zaten akışına yaşıyorum“ deyiverdi birisi. Problemlerimizi çözmemizin gereğine dikkat çektiğimde, konuyu değiştirdiğimi söyledi aynı şahıs. Neyi konuşuyorduk ki biz?

Böyle bir tepkiyi bekliyordum ondan ve bazılarından. Söylemlerimin kısır kaldığını farketmiştim. Bana, beni anlatan dostlarıma ne kadar teşekkür etsem az. İyi ki varlar. Hayatıma girmişler. Yolumu aydınlatmaktalar. Onlar olmasa, belki ben de bilmek ile yetinebilirdim. Düşünmesi bile ürpetiyor insanı. Bilmediğini bilememek, herşeyi bilmek…

Aslında, kafamda her şeyi kurmuştum. İnsani zaaflarımızı masaya serecektim. Kendimizi aradığımız, egomuz, menfaatlarımız… Hedefimizi belirlerken ürkekliğimiz. 

Halimizden memnunuz çünkü. Elimizdeki kadar konuşuyoruz. Ayıp olur yoksa, elalem ne der? Ya daha fazla istediğimizi duyuverirse Fatma Bacı? Velhasılkelam, sonsuzluğu istediğimizi söyleyemiyoruz, kendimize bile… Tabii ki, istisnalar kaideyi bozmaz.

Yeteri kadar insanlığımızı anlamaya odaklandığımızda, farklı fikir duyunca hemencecik masayı terk etmediğimizde, söylenenlere değil de söylenemeyenlere kulak verdiğimizde görebiliriz ki, aslında birbirimizden bir farkımız yok. Her düşman, düşman değil, her dost, dost değil.

Bunu biliyorum. Ama bundan sonra ne yapmam gerektiğini bilemiyorum.

Gerçekten insanları değiştirmeye mi çalışıyorum ben? Yoksa bildiklerimin doğruluğundan emin olmak mıdır gayretim? Yanlış olduğunu düşünemiyorum ki…

Herkes kendisi öğrenecek, yaşayarak. Çölde yürüyecek, dağları aşacak, karla kaplı tepeleri. Vadiler görecek, ovalar. Yemyeşil, kırmızı, gül bahçeleri, mis kokan… Nasibince alacak, yapayalnız, milyonlarla beraber…

Soruyorum, cevabını da söylüyorum, trajikomik… İlmine güvendiğim bir dosta; “selam” dedim geçenlerde. Bu zamanda, en birinci problem ateizm ve sekülerleşme imiş. Düşünce saflığının gereği veya sorularımızı tüm insanlar için cevabı bulana kadar takip edemememiz, gerçeklerimizi çok uzaklarda aramalarımız…

Ateistler neden ateist veya Müslümanlar neden Müslüman? Tüm insanlar; “İnandık“ deyiverseler, savaşlar biter mi dersiniz? Veya neden inanmazlar ki, onlara gösterebileceğimiz, mutlu mesut, şen şakrak, huzur saçan bir gönül nerede?

Takılmamışım sözüne. Yoksa sakin kalamazdım sanırım; “İnsan ile Kur’an, ne zaman barışacak?“ dedim. Belki de sekülerleşiyorumdur.

Mümkün olabilir mi bu? Değil yaptığımız veya vazgeçtiğimiz, düşündüğümüz veya es geçtiğimiz, herşeyin, en doğal, en minnak halimizin bile dinde karşılığı vardır. Birisi seküler mi dedi, nedir ki bu, yenilir mi, içilir mi?

Hayatı akışına yaşamayı bilmediğimi söylemiştim zaten. Bildiklerim, hayatımı akışına yaşamama engel olmakta. Veya birilerine inat yapmayacağımdan emin olabilsem, düşünemiyorum, neler yapardım neler!

Anlatamıyorum, dostlar anlamıyorlar. Anlatamıyorlar, anlayamıyorum…

Bu nedenle, konuyu biraz daha dar dairede ele almaya karar verdim. Eğrilerimiz, doğrularımız… Bakış açılarımız. Bakıp görmediklerimiz. Görüp bilemediklerimiz. Bilip yapamadıklarımız…

***

- Hayatı Akışına Yaşamak /1 Okumak İçin Tıklayınız 

- Hayatı Akışına Yaşamakk /2 Okumak İçin Tıklayınız 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi