HAYAL PERDESİ
Pencere kenarındaki mum, masamın üzerinde henüz kapağı açılmamış anı defterinin üzerine yansıttığı ışığı ile pır pır dans ediyordu. Hissediyordu; o eski günlerin kokusu sarmıştı sanki odasını.
Gökyüzündeki ayda anılarına ışık tutmak istercesine, ruhunun derinliklerine sızdıkça aydınlanıyor, unutulmaya yüz tutmuş gölgelerin yüzlerini bir kez daha hatırlatmak istiyordu sanki. Tekrar masanın üzerinde duran kutuya kaydı gözleri, başka neler vardı? Elini uzattığında ilk dokunduğu bozuk bir saatti. Kaç bekleyişlerin şahidiydi kimbilir! Sonra ucu kırılmış kolye, bir kaç solmuş fotoğraf veee sararmış kağıtlara yazılmış notlar.
Sanki masanın üzerine bir bir serilmişti anılar beyaz perdeye yansıyan görüntüler gibi seyrediyordu geçmiş günleri. Hüzünlü gülümseme kapladı içini, elleri titredi. İçinden aldığı büyükçe dosya kâğıdını artık her şeyin geride kaldığını düşünerek üzüleceği şeyler de olsa okumak istedi.
Gezi dönüşü kız kardeşinin ona yazdığı son mektuptu bu. Geçirdikleri o güzel günleri, son anında bile yanından ayrılmayan ablasına, yaşadığı o güzel günler için teşekkür ediyordu. Son cümlesini bitirememiş, yazacak gücü kalmadığı için son satırları da annesi tamamlamıştı kızına.
“Seni ölene kadar seven kardeşin ve varlığını hep yanında hissedeceğin annen.” Masanın üzerinde duran hatıra defterini açamadı. Nasıl ayrıldılarsa öyle kalmasını istedi anılarının. Ay ışığına baktı, iki gülen yüz ve yıldızlı gece gülümsüyordu uzaktan. Artık sevdiği insanlar her aklına gelişinde tebessümle karşılıyordu hayallerini. Çünkü onların da mutlu olduğunu hissetmek iyi geliyordu.