ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 18-11-2022 14:16

Gurur

Yazan: Müslüm Işıklar -GURUR

Gurur

GURUR 

O gün de kendisine gelmesini bekledi bülbülün. Gelecekti su verecekti ona. Yaşama döndürecekti yeniden kurumaya yüz tutan kökleriyle beraber. Kendisini çölde serap mucizesi bekleyen bir bedeviye benzetiyordu. Dudakları kurumuştu, gördüğü her yeri, her şeyi serap sanıyordu. Böyle beklenti içerisindeydi gül. Bülbülü gelecek, onu hayata döndürecekti. Aslında onun beklediği bülbülün getireceği su değildi. Kendine şakımasıydı beklediği. Güzel cıvıltılarıyla gelecek, şiirler okuyacaktı. Böylece sevildiğini anlayacaktı. Sevgi; canlıyı ayakta tutan ruh, bir güzel kelamla yüreklere açan güneş, topraktan ışkın alan nebat... 

Bülbül, o gün geldiğinde her zaman ki neşesini kaybetmişti sanki. Onu böyle gördüğünde gülün güzel yüzü asıldı. Az önce ki heyecan içerisindeki beklentisinden eser kalmamıştı. Hiç alışık değildi sevdiğinin böyle gelişine. ‘Bir şey mi oldu acaba?’ 

Sormak istedi, soramadı. Sorgulamadan suçlu gördü bülbülü. Bülbül, gülün sormasını, gül de bülbülün eskisi gibi güzel sözler söylemesini bekliyordu.

‘Hep ben mi?’ diye düşündü. ‘Hep ben mi güzel sözler sunacağım? Demek ki o beni sevmiyor ki güzel sözleri benden esirgiyor. Beni layık görmüyor sevilmeye, güzel sözler söylemeye. Oysa benimki de bir gönül. Ben de güzel sözler duymak istiyorum gülümden. Güzel sözler duyayım ki on katı güzelliklerle geleyim ona. Kovalar dolusu sularla geleyim, kucaklar dolusu topraklarla uçayım, gönüller dolusu sevgimle uçurayım onu. Ondan bir gelmeyince benden gelecek onlar gelmez oluyor artık.’

Bülbül, güle hiçbir şey söylemeden uçup gitti. Gül, buna fazla dayanamadı. Oysaki onun vereceği su değildi hayata bağlayan. Su isteseydi gökyüzü ona rahmetle zaten sunuyordu. Bülbülünden her zaman ki cıvıltısını, sevgisini bulamaması can damarlarını kesti. Önce gülün yaprakları döküldü, sonra soluk alış verişleri hızlandı. Ardından sevdiğinin yanına ilk gelişini hatırladı, o an gözünde canlandı. Bülbülün kendisine getirdiği kovalar dolusu sular, topraklar ve etrafında uçarken şiirler şakımaları, kendisi için saatlerce öteden gelişi bir film şeridi gibi gözlerinde canlanmıştı. 

"Bir şey eksikti ama eksik olan neydi?" diye sordu kendine. Sordu ama cevabını alamayacağını kendisi de biliyordu. Sadece son nefesinde şunu düşündü: ‘Sevilmeden olmuyordu, yaşanmıyordu. Yaşansa da susuz, yaz kuraklığı gibiydi’

Bülbül, kalbinin artık o nazik vücudunu kaldıramayacağını hissetti. "Demek ki" diye mırıldandı. "Demek ki her şey ben yaparsam oluyormuş. Bak ağzımı hiç açmadığımda, hadi geçtim güzel sözlerden, bana neyin var diye bile sormadı. Oysa başkalarının sevdikleri neler neler söylüyor sevgilisinin gönlünü hoş tutmak için. Çok mu bir şeydi güzel sözler söylemek, bana güzel sözler yazmak, şiirler okumak?” 

Yuvasına uçarken kendi kendine bunları mırıldanıyordu bülbül. Ardından gülünün yanına ilk gelişini, onunla ilk karşılaştığı anı hatırladı. O an, gözünde canlandı. Ona getirdiği kovalar dolusu suları, toprakları ve onun etrafında uçuşarak şiirler şakımalarını, onun için saatlerce yollar gidişini ve uçuşunu. Hayatı adeta gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyordu. 

Olsun, onun için değerdi. "O yalnızca benim gülüm" diye bağırdı gökyüzünün derin boşluklarında. Ardından bir sağa bir sola sendeledi. Boşlukta helezoni şekilde dönmeye başladı. Birden çırpınıp toparlanmak istedi. Başaramadı, bir daha denedi. Olmuyordu. 

"Elveda gülüm" dedi haykırarak. Bunun geri dönüşü olmayan veda olduğunu anlıyordu. "Seni besleyen sevgimdi. Ne su ne de toprak, sadece sana olan sevgimdi. Ne vardı sen de bana gösterseydin sevgini. Düşünüldüğünü hissetmeden olmuyor, yaşanmıyor" oldu bülbülün son sözleri.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi