ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 03-02-2025 17:47   Güncelleme : 03-02-2025 18:07

Gönlün Yangını / Şadan Köse

Şadan Köse -GÖNLÜN YANGIN

Gönlün Yangını / Şadan Köse

GÖNLÜN YANGINI

Gece, sonsuz karanlığın içinde bir deniz gibi uzanıyordu. Gökyüzünde yıldızlar parlıyor ama insanın içindeki karanlık hiçbir ışıkla aydınlanmıyordu. Bu karanlığın ortasında duran adam, derin bir nefes aldı ve gökyüzüne baktı. Gözleri bir an için kapandı. Kalbinin içinde taşıdığı o sessiz yangını hissediyordu. Her nefes alışında, daha da derine işleyen, insanı hem yakıp hem de arındıran bir ateşti bu. Sevgi, gönlünde bilmeden filizlenmiş, bir yangın gibi büyümüş ve şimdi vücudunun her zerresini kaplamıştı.

Sevgi, beklenmedik bir misafir gibi gelmişti ona. Oysa ne bir işaret almıştı ne de bir çağrı yapmıştı. Birgün kapısını çalmıştı ama o anda anlamamıştı. İlk başta fark etmediği bu ateş, zamanla daha belirgin olmuştu. Her gece yavaş yavaş gönlüne dokunmuş, kalbinin en derin köşelerine işleyerek onu kendi içine sürüklemişti. Gözleri kapanırken, dudaklarından hafif bir mırıltı döküldü: “Sevdi gönlüm, bilmeden, görmeden sevdi.”

Aşkın doğası, işte böyleydi. Bilinmez bir güç gibi içimize sızar, önce anlamadan peşinden sürüklerdi. O an geldiğinde ise, insan yalnızca kaybolurdu. Sevginin getirdiği huzur, aynı zamanda bir huzursuzluğu da beraberinde getirirdi. Çünkü aşk, sadece mutluluğun değil, acının da öğretmeniydi. Onu sevmek, onu yakalamak ne kadar zor ise, kaybetmek ya da onun belirsizliğinde boğulmak da o kadar kaçınılmazdı.

Adam bir kez daha içini çekti. Gönlünde bir yangın vardı. Her gece bu ateş, onun yüreğini kavuruyor ama aynı zamanda ona bir şeyler öğretiyordu. Karanlığın içindeki ışık, tam da bu yangının içindeydi. Aşk, insanı hem yakar hem de aydınlatırdı. Onu yaktıkça, anlamayı da öğretirdi. Aşk, insanı sadece mutluluğun zirvelerine değil, aynı zamanda isyanın ve derin bir üzüntünün uçurumlarına da taşırdı. Tıpkı neyin ateşle yanması gibiydi sevgi ile yanmak.

Adam, kalbinin derinliklerinde bir “ah!” çekti. “Yandı gönlüm” dedi kendi kendine, “hem de her gece, her seferinde yandı.” Fakat bu yangın, insanı sadece yakmazdı. Aynı zamanda ona anlam da kazandırırdı. İnsanı, kendi içine bakmaya, onu sorgulamaya ve evrenin gizemlerini çözmeye yönlendirirdi. Aşk, sadece iki insan arasında bir bağ değildi. O, aynı zamanda insanın kendisiyle kurduğu en derin ilişkilerden biriydi. Aşk, insanın kendi sınırlarını, kendi zaaflarını, kendi kırılganlıklarını keşfetmesine vesile olurdu.

Bir an durup düşündü. Acı da bir öğretmendi. İsyan, aşkın bir parçasıydı. İnsanı en derinden etkileyen bu duygu, bazen onu kaybetme korkusuyla, bazen de ona sahip olma arzusuyla yanıp tutuşurdu. Fakat aşk, insanın sadece kalbini değil, zihnini de değiştirirdi. Aşkı hissetmek, sevmeyi bilmek demek değildi; sevmeyi öğrenmek demekti. Her adımda, her nefeste, insan aşkı daha çok anlar, daha derin hissederdi. Aşk, bir isyanla birlikte gelir, ama aynı zamanda insanın içindeki en saf sevgiyle birleşirdi.

Bir kez daha gökyüzüne baktı. Yıldızlar, aşkın kendisi gibi ulaşılmaz bir mesafede fakat aynı zamanda orada, tam karşısındaydı. Ulaşmaya çalışmak, onları yakalamaya çabalamak, işte insanın kaderiydi. Ama yıldızlar gibi aşk da bazen sadece izlenir, sadece hissedilir ve bırakılırdı. Çünkü onu ne kadar sıkı tutmak istesen de, parmaklarının arasından kayıp giderdi. Aşk, hem var olan hem de olmayan bir şeydi. Her anı doldurur ama aynı zamanda hiçbir zaman tam olarak sahip olunamazdı. Hiç kimsenin hayatında, hiç kimsenin yeri garanti değildir. Gün gelir rüzgâr tersine eser. Sevilmenin değerini bilmeyeni yalnızlık terbiye eder.

Adam bir kez daha iç çekti, fakat bu kez içinde bir huzur vardı. “Yandı gönlüm,” diye fısıldadı. Ama bu yanış, bir yok oluş değil, bir varoluştu artık. Her yanışı, onu biraz daha kendine yaklaştırmış, biraz daha anlamaya itmişti. Aşkın acısı, aynı zamanda bir uyanıştı. Çünkü insan, sevgiyle yanarken, asıl benliğine ulaşır, kendini daha iyi tanırdı.

Aşk, insana sevmeyi ve bilmeyi öğretirdi. Onunla isyan eder, ama aynı zamanda onunla barışır. Gönlü yanarken, aslında içsel bir yolculuğa çıkar, aşkın derin felsefesiyle karşılaşır. Sevgi, varoluşun anlamını aramak ama asla tam olarak bulamamaktır. Çünkü aşk, tıpkı yıldızlar gibi, hem çok, uzakta hem de hep yanı başındadır.
 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi