ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 10-02-2024 17:44

Fırçamın Fısıltıları / Nevin Aktekin Gülfırat

Yazan: Nevin Aktekin Gülfırat -FIRÇAMIN FISILTILARI 

Fırçamın Fısıltıları / Nevin Aktekin Gülfırat

FIRÇAMIN FISILTILARI

İstanbul Sarayburnu sahilinde denize nazır bir bankta elinde bir kağıtla oturmakta olan genç bir kız, oldukça dalgın bir şekilde denizi seyretmekteydi.

Güzel bir kızdı; kumral saçları, yeşile çalan gözleriyle… Duru güzelliğine eşlik eden masum halleriyle gerçekten ilgi çekici bir kızdı.

Ama o gün, üzgün ve düşünceli gözüküyordu. Masum yüzünde hüzün saklı gibiydi. Nitekim, elindeki, mektuba benzeyen kağıda bakarken iki damla gözyaşı aktı, gözlerinden kağıda...

Belki, biri onu çok üzmüştü, belki de üzücü bir haber almıştı. Belli ki bir derdi vardı..

Elli yaşlarında, platin renginde küt kıvırcık saçları olan bir kadın oturdu genç kızın yanına. Bir süre, genç kızı izledi sessizce ama sonrasında dayanamadı.

- Neden üzgünsün? Biri mi üzdü seni?  
- Evet, birisi beni hakikaten çok üzdü.
- Elindeki mektup ondan mı?
- Hayır. Bu mektubu ben yazdım. Bu, benim vasiyetim.
- Anlamadım?! Ne vasiyeti? Vasiyet yazmak için çok genç değil misin? 
- Bedenim sağ, ruhum ise ölü iken daha fazla yaşamak istemiyorum. Birazdan ayakkabılarımı çıkarıp bu mektubu  ayakkabılarımın içine koyacağım. Ve kendimi  boğazın akıntısına bırakacağım. Yüzme bilmiyorum. muhtemelen Kurtulacağımı sanmıyorum. Zaten kurtulsam da, bunu ölüm beni bulana kadar tekrarlayacağım. Artık yaşamam için bir sebebim yok.
- Bu çok üzücü. Hayatta her şey değişir, pişman olacağın bir işe kalkma. Elbet bir çıkış yolu vardır.
- Hayır, çok düşündüm. Artık yaşamın benim için bir anlamı yok ve şimdi gitme vakti.

Genç kız ayağa kalkıp birkaç adım ileri yürüdü ve ayakkabılarını çıkardıktan sonra, elinde tuttuğu kağıdı ayakkabısının tekinin içine koydu..

Diğer kadın da ayağa kalktı ve genç kızın yanına gitti.

- Bence bunu yapmamalısın.

Genç kız ağlamaya başladı ama intihar etmek için çok kararlı gözüküyordu ve uzun zamandır tasarladığı gibi intihar edip, hayatına son verecekti.

Denize son bir kez bakıp, gözlerini kapadı. Kısa bir süre sonra, bir ayağını uzatıp tam  atlamak üzereyken, kadın bir hamletle onu geri çekti.

Ne olduğunu anlayamadan tökezleyip kendini yerde bulan genç kız, hızlıca ayağa kalkıp tekrar denize atlamak üzereyken kadın onu tuttu ve ona sımsıkı sarıldı ve kulağına; "Seni anlıyorum" diye fısıldadı.

Genç kız, kadının kollarından kurtulmak istese de bunu başaramadı. Sonrasında, duygu boşalması yaşayınca; ağladı, ağladı, ağladı…

- Biliyor musun, bazen tek ihtiyacımız; sadece bizi anlayan, anlayabilen sımsıkı sarılan biridir. Her zaman, intihardan daha iyi bir çözüm vardır. Şimdi, at gitsin denize o mektubu, eskiler gibi. Eskiler, derdini yazıp denize ya da suya bırakırmış, su derdini alsın gitsin ya da istediğini geri getirsin diye. Sen de öyle yap. Akıp gitsin dertlerin, onların senden gitmesine izin ver. Senden sadece bir gün istiyorum yapmak istediğin bu çılgınca şeyi ertelemen için. Eminim ki, yarın artık bugünkü kadar çaresiz ve üzgün hissetmeyeceksin.

Çantasından kalemini çıkarıp küçük bir kağıt parçasına bir adres yazan kadın, genç kız sakinleştikten sonra bu kağıdı ona verdi.

- Bu kağıda yazdığım adrese, yarın gel lütfen. Seni bekliyor olacağım.. Derdinin dermanı bende, unutma bunu.

Genç kız, etraflarına toplanan kalabalığın meraklı bakışlarından rahatsız oldu. Ayakkabısındaki mektubu çıkardı, sonra ayakkabılarını giydi. Biraz düşündükten sonra mektubu denize bıraktı. Derin bir nefes aldı ve kadın ile vedalaşıp oradan ayrıldılar.

Ertesi gün olduğunda, kendisini ölümden kurtaran o gizemli kadının verdiği adrese gitti. Burası, bir resim atölyesi idi.

Girişte bir kız karşıladı onu.

- Leyla Õzer ile görüşebilir miyim? 
- Peki randevunuz var mı?
- Yok ama siz, sahildeki kız deyin. Bugün geleceğimden haberi var.

Görevli kız, Leyla Hanım’ın odasına gittiğinde yalnız kalınca, etrafı inceledi biraz.

Bir anda şaşkınlıktan afalladı. Her yerde resimler vardı ve tuvallerden birinde kendi resmini görmüştü. Onun resmini kim çizmişti ve burada ne arıyordu? Dünden beri yaşadıklarını düşünürken arkasından gelen bir sesle irkildi.

- Geldin mi ?
- Evet.
- Gel içeri. Burası benim resim atölyem. Ben de ressam Leyla Özer. Seni buraya neden çağırdım biliyor musun? Her şeyi söylemez insan ama her şeyin resmini yapabilir. Bundan sonra, içindekileri tuvale dökeceksin. Söyleyemediğin, paylaşamadığın, içine atıp seni hasta eden, sağlıklı düşünmene engel olan her ne varsa, bundan sora tuvale döküyorsun. Bak, bunlar kalemler, boyalar, fırçalar. Dök içini tuvale; onunla konuş, onunla dertleş. O, anlar seni.
Vincent Van Gogh ne demiş biliyor musun? 
‘Sadece resim yaparken yaşadığımı hissediyorum.’
Ve sen resim yaparak tekrar hissetmeyi öğreneceksin, yaşama tekrar sarılacaksın. Her resim, kutsal bir limana yapılan yolculuktur. Ve sen, önce kendinden başla bu yolculuğa. Haydi, al bakalım şu fırçayı paleti eline de, yolculuk başlasın.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi