ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 16-11-2023 18:27   Güncelleme : 16-11-2023 22:45

Fadıl Bey'in Fermuarı / Gülçin Granit

Yazan: Gülçin Granit -FADIL BEY’İN FERMUARI

Fadıl Bey'in Fermuarı / Gülçin Granit

FADIL BEY’İN FERMUARI

- Alo! Nasılsın arkadaşım, gittin mi eve? 
- Geldim vallahi, ayaklarıma kara sular indi. İstanbul’a inince, cehennem sıcağının tam ortasına düştüm.
- Ee! Bizim buralara benzer mi? Kirli hava neticede…

- Yok, anam yok. Mecbur olmasam yerimden oynamazdım.

- Dur sana ne anlatacağım. Bilsen, bugün başımıza ne geldi?

- Kim geldi?
- Kimse değil canım, bir olay geldi.
- He tamam, anlat arkadaşım.
- Elimde bir kedi çantası, büyükçe de bir torba var…

Fadıl; “Nalan, sen çanta falan taşıma. Elindeki çantaları ver bana. Yürürken dengem bozulmasın. Kas hastalığım var biliyorsun, tek elle bir şey taşırsam dengem bozuluyor.” dedi. Israr edince çantaları ona verdim. Nasıl bir güneş vardı tepede anlatamam.  Ortalık cayır cayır yanıyor, asfalttaki ziftler eriyordu.
- Aaa! Fadıl Bey üstüne, başına zift mi sürüyordu?..
- Yok kız! Allah iyiliğini versin. Sana da “betimleme” yapılmıyor. Neyse olduğu gibi söyleyeyim. Çok sıcak vardı, biz de çok terlemiştik. Fadıl Bey de çantalarla yürüyordu. Sıcaktan asfaltın ziftleri erimişti…

- Hay Allah! Her gün denize girmekten kulaklarıma su kaçtı. Doktora gitmem lazım arkadaşım.

- İstanbul’dasın, git tabi. He, nerede kalmıştım? Hızlı hızlı yürürken tek bir düşüncem vardı. Bir an önce gemiye giderek, boş yer bulup oturmak…

Kolumu sallaya sallaya, arkama bile bakmadan yürüyordum. Henüz gemiye binmemiştik. O anda bir kadın feryadı duydum; “Beyefendi! Beyefendi! Kediniz kaçıyor.” diye bağırıyordu bir yolcu. Arkama dönüp baktığımda, Fadıl’ı yerde, Bafi’yi havada gördüm. Fadıl, iki seksen uzanmış yerde yatıyordu. Kedi çantadan kaçınca Fadıl’ın ellerindeki ağırlık boşalmış, o da dengesi kaybetmiş, yere düşmüştü. Fadıl’ı düştüğü yerde bırakıp Bafi’nin peşine düştüm. “Nasılsa o düştüğü yerden kalkar.” diye düşünüyordum. Kedi nasıl olmuştu da çantasından firar etmişti. Acaba fermuarımı mı açık kalmıştı? Bafi, kendini oradan oraya fırlatıp dururken karşısında bir duvar gördü. Evdeyken koltuğa bile çıkamayan kedim, kendini gaza getirip düz duvara tırmanmaya kalkıştı. Biraz yukarı çıktıktan sonra pat diye yere düştü. Sonra canhıraş bir şekilde, kendini oradan oraya atmaya devam etti. Van kedisi olan Bafi’nin kulakları duymuyordu.

Seslenmek anlamsız olacaktı. Hiç tanımadığı bir mekânda nereye gideceğini bilmeden koşarken ben de peşinden gidiyordum. Çevremdeki gençlerden yardım istedim. Bafi, bir dükkânın önünde park halinde duran aracın altına girip saklandı. Telaşım daha bir artmıştı. Eğilemiyorum, biliyorsun, dizlerim de sakat. Gençler sağ olsunlar eğilip Bafi’yi oradan uzaklaştırdılar. Bafi, dışarıya fırlayıp bir ağacın altına kaçtı. Tam karşısındaydım. Beni görünce yere siniverdi. Öylece bulunduğu yerden bana bakıyordu. Beni görmek ona iyi gelmişti.

Sakinleşti. “Gel pisi pisi.” diyemiyordum. Onun kulakları da senin gibi duymuyor. Bafi’mi yakalamam şarttı. Dualar üstüne dualar ettim. O saatten sonra gemi kaçarsa da kaçsındı, umurumda bile değildi. “Yeter ki yavrumu kucağıma alayım.” diye yalvarıyordum Tanrı’ya. Usulca yaklaştım, Bafi şaşkın gözlerle bakıyordu bana, birden patisini yalamaya başladı, sakinleşmişti. Ani bir atak yapıp Bafi’yi kucağıma aldım. Ona sarılıp öptüm öptüm. Öpmelere doyamıyordum…

Bafi’yi alıp, Fadıl’ın yanına gittim. Fadıl hâlâ kendinde değildi. Başına nasıl böyle bir şeyin geldiğini düşünürken, üstünü başını temizliyordu. “Bir şeyin var mı Fadıl?” diye sordum. Kendi kendine söylenip duruyordu; “Çift fermuarlı çantayı iki taraftan kapatırken biraz aralık bırakmış olmalıyım. Bafi de kafasını oraya vura vura çıkacak kadar yer açmış ve kaçmış.” dedi.

- Ne yani, şimdi Fadıl Bey’in fermuarı mı? Bafi kafasını oraya mı vurmuş? O yüzden mi yere düşmüş?

- Fesuphanallah! O nasıl söz kız. Tövbe tövbe, ne Fadıl Bey’i, ne fermuarı?
- Valla Nalan’cığım,
anlattıkların arasında karafamda bir bağlantı kuramadım arkadaşım.
- Sen, hemen kulak doktoruna görün arkadaşım. Yoksa, “Allah muhafaza…”

Editör: Hamit Gözümoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi