GEZİ YAZISI
Giriş Tarihi : 07-09-2022 14:43

Eskişehir

Yazan: Dilek Tuna Memişoğlu - ESKİŞEHİR

Eskişehir

ESKİŞEHİR 

İçinden nehir geçen şehirleri seviyorum.
Kıvrılarak akan su, şehre apayrı bir canlılık ve karakter veriyor.
Bir Eylül günü, Porsuk Çayı kenarında geceleyip, sabahına şırıltıyla akan nehrin, ulu çınar ağacının gölgesinde kahvaltı yapmak büyük mutluluk ve huzur verdi ruhuma.
Bu şehrin insanı sıcak, yardımsever. Havası ferah…

Eskişehir’in gerçekten eski yeri, Odun Pazarı ve çevresi. Küçük dükkânlarda lületaşı ve cam sanatının birbirinden güzel eserlerini görmek mümkün. Elbette hatıra olsun diye lületaşı pipolar, takılar aldık.

Yorulunca kumda pişirilen kahvesi iyi geliyor. Eski sokaklarında kaybolmak, tarihi camiinin şadırvanında soluklanmak da…

Şehrin merkezi bir hayli kalabalık, canlı, cıvıl cıvıl.
İnsan kalabalığının yanında, etrafta sokak canları da geziniyor.
Bir türbenin etrafındaki kedileri, oradaki görevlinin hazırda tuttuğu ciğerle beslemesi pek hoşumuza gitti doğrusu.
Bu şehirde acıkınca “Çiğ börek” yemek adetten.
Çok bilindik yerinde yemek bir tercih elbet ama küçük, temiz samimi yerlerde de tatmalı bana göre.
Müzelerini mutlaka gezin, derim.

Bir gününüzü ayırdığınızda  epeyce gezip görüyorsunuz.
Tekrar gider miyim? 
Elbet fırsat olursa giderim. Bazı yerler yarım kaldı.

Beni en çok üzen şeylerin başında yine her yerde gördüğüm çöpler oldu maalesef. O güzelim nehrin kenarında bile pet şişe, sigara izmaritleri vs görmek hoş değil tabii.
Görevliler ha bire temizliyor ama nereye kadar?Şu yerlere çöp atma işini bir çözsek, nasıl yaparız bilmiyorum, halletmek şart…

Bu kısmı bir kenara bırakırsak bu cânım şehri görmediyseniz mutlaka listenizde olsun. Hızlı trenle gitmesi de çok keyifli. Bir gün “haydi” deyin kendinize…
“Gidip, şu içinden nehir geçen şehri, Eskişehir’i bir de ben göreyim” deyin.
Çok seveceksiniz eminim…

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi