ANI
Giriş Tarihi : 20-05-2025 16:46

Emine Işınsu'nun Anısına / Seher Uslu

Yazan: Seher Uslu -EMİNE IŞINSU’NUN ANISINA

Emine Işınsu'nun Anısına / Seher Uslu

EMİNE IŞINSU’NUN ANISINA

Yıllar bir takvim yaprağı gibi kopar gelir. Anıların kopar gelir; kalbine ve ruhuna konar. Anlarsın ki o zaman hatıraların avuç içlerinde çoğalmıştır.

Aralık çalar kapını. Çayına soğuk hava eşlik eder. Kalbin demlenmiştir artık. Derse yetişmek için apar topar hazırlanırsın. Yurttan çıkarken, kalbinin en ücra köşelerine bir şarkı açarsın. İleride bir durak vardır. Sen adım attıkça şarkıların hüznü tramvay duraklarına yapışır.

Hayallerin ve gölgen şehrin içinden geçer. Bir durak, bir durak sonra bir durak daha …

Pencerenden başlayan hayaller kampüse açılır. Fakültenin önüne gelirsin ve hızlı adımlarla “216 numaralı” sınıfın önüne düşer düşlerin.

Ders: Roman Tahlili 
Sınıf kalabalık, gürül gürül akıp giden bir nehir gibi hatıralar…

Öğretmenimiz sınıfa girer. Sessizlik bir duvar gibi yapışır kalır sıralara.

“Gençler, şimdi sizlere bazı görevler vereceğim, herkes grup halinde çalışacak. Sizlere vermiş olduğum romanların incelemelerini hazırlayacaksınız.”

Sessizlik, bir uğultu şeklinde sınıfa tekrar döndü. Öğretmenimiz isimleri tahtaya yazmaya başladı:
Yüzyıllık Yalnızlık, Kafdağı’nın Ardında, Sokrates’in Savunması, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Dört Oyun, Cesur Yeni Dünya, Sodom ve Gomore, Selahaddin Eyyubi ve Arslan Yürekli Richard, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, Deccal Sahte İsa ve Tarihe Tanıklığım…

Arkadaşlarım çoktan kendi aralarında fikir alışverişine başladı. Oluşturulan her grup bir eseri inceleyip sunumunu hazırlayacaktı. Gruplar oluştuktan sonra öğretmenimiz, eserlerin dağılımını sağladı.

O gün bizim grubumuzda inceleyeceğimiz romanın adı “Kafdağı’nın Ardında”

Emine Işınsu ismini ilk defa o gün duydum. Arkadaşlarımla beraber görev dağılımını ayarladık. Birimiz yazarın hayatını incelersek diğerimiz romanı tanıtacaktı. Zaman ve mekan, olaylar, kişiler, roman hakkında ayrıntılı bir inceleme…

Her gün okuldan çıktıktan sonra kampüsteki kütüphaneye gidip romanı okumaya başladım. Zaman hızlı bir şekilde akıp gidiyordu. Çalışmalarımız bitince arkadaşlarla beraber incelememizi yazıya geçirdik.

Sunum sırası bize geldiğinde kürsüye tek tek çıkıp anlatmaya başladık Kafdağı’nın Ardında romanını ve Emine Işınsu’yu.

Bir gün kampüsün içinde yürürken bir afiş dikkatimi çekti.

“Konya Kitap Günleri, 6 Aralık 2014”

Bir sevinç kapladı içimi. Afişi incelerken kalabalık, tramvay durağına sızıyordu. “Acaba hangi yazarlar ve şairler gelecek imza gününe?" diye düşünürken, okumaya başladım isimleri.

Birden dünyalar dolusu mutluluk gözlerimde ışıldamaya başladı.

İlk defa derste ismini duyduğum ve romanından çok etkilendiğim "Emine Işınsu imza günü" karşımdaydı.

Büyük bir sevinçle tramvay durağına geldim. Yol boyunca dinlediğim şarkılar o gün kalbime bambaşka bir perdeden çaldı.

Zaman ve mekân birbirini kovalayınca imza günü de gelip çattı. Küçük çocuklar gibi nasıl mutluydum. Dersten çıktıktan sonra tramvaya bindim. Konya şehir merkezine ulaştım. Büyük bir kalabalık vardı. Kitap fuarına ilgi çok büyüktü. Fuardan içeriye adım atınca sanki dünyadaki bütün kitapları kucaklarmış gibi içime bir huzur doldu. Biraz gezdikten sonra imza saatinin gelmesini bekledim. Kalabalık arasında uzun kuyruklar oluştu.
Ben nasıl heyecanlıydım, nasıl!…

İlk önce Nuri Pakdil’in olduğu stanta geldim. Eserlere göz gezdirdikten sonra bir kitap alıp sıraya geçtim. Nasıl kalabalık var nasıl bir ilgi var, kelimelere dökemiyorum.

Uzun bir bekleyişten sonra Nuri Pakdil’i görmüş olmanın ve imzasını almış olmanın mutluluğuyla diğer stanta ilerledim.

Roman tahlili dersinde duyduğum o güzel yazar karşımdaydı. Sarı saçlarıyla ve güzel gülüşüyle tam karşımdaydı işte…

Yanında eşi İskender Öksüz oturuyordu. İçimi bir heyecan kapladı. Işınsu’yu görünce o an sanki kalabalığın uğultusu sustu. Bir an önce sıranın bana gelmesi için dua ettim. Dakikalar birbirini kovalarken ben bir yazarı görmüş olmanın mutluluğunu yaşıyordum.

Sıra bana geldiğinde titrek ellerimle bir roman seçtim. O an göz göze geldik Emine Işınsu’yla. Manevi bir olgunluk çoğalıyordu göz bebeklerinde. O kadar pozitif ve huzurluydu ki ses tonu…

İsmimi sordu ve imzasını attı:
“Seher’e sevgilerimle.”

İmzadan sonra bir fotoğraf karesi de eklendi kalpten kalbe. Ömrüm boyunca unutmayacağım bir anı birikti heybemde.

Rasim Özdenören’i görmek için diğer stanta ilerlemem gerekiyordu.

Büyük bir mutlulukla adımlarken içeriyi, dönüp son bir kez daha bakmak geldi içimden Emine Işınsu’ya…

Ayağa kalktı. Stantın önüne geldi. Eşi İskender Öksüz ile el ele tutuşup okurlarına  güzel bir fotoğraf karesi bıraktı o gün.

Kalabalığın arasından hızlı adımlarla ilerledim. Yetişmem mümkün değildi artık. Rasim Özdenören’in kitabı elimde ama imza için geç kaldım.

“Olsun” dedim bu güzel insanı uzaktan da olsa görmeliyim.

Kalabalığın arasından dakikalarca seyrettim bu kıymetli insanı.

Bu koca şehir, tramvay durağına akşamın perdesini çoktan kapatmıştı artık. Gün biterken benim  gönlümde sevinç ve umutlar kabarmıştı.

Öyle diyordu Emine Işınsu romanında :
“İnsan varsa bir yerde umut da vardır.”

Seni hep güzelliklerle ve umutla anacağım. Işıklar içinde uyu, yüreği güzel insan…

***

TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE  KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...

Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi