EBEMKUŞAĞI ÇOCUKLARI
Süt kokusu damlar
Ara sıra burnuma
Bilmem hangi anıdan sızar
Çörekleniverir orada.
Sıcacıktı, şekerliydi
Ve uyku kadar keyifliydi
Bir vakitler
Kanatlı kapı önlerinde
Sohbetleri silüetlerin.
Ellerinde haraşo örgüleri
Altlarında çuvaldan minderleri
Huzur demlenirdi dillerinde
Bebelerin ve tonton ninelerin.
O vakitler virane değildi komşu evleri.
Çoğu göçmemişti tahtalı köye.
Turuncu avuçlarda
Bayramı karşılardı
Kireç yahut çamurla
İki gözlü kerpiç odalar.
Şenleniverirdi yüzleri
Badana ile hemhal olunca.
Takas ederdik misketleri.
Rengârenkti içleri.
Sakızdan çıkan maketler olurdu
Kasaba çocuklarının sevinçleri.
Çokomelli ayraçlarımız vardı
Kitaplarımız arasında
Pembe, yeşil, eflatun, sarı.
Kimimiz kimimiz için
Sene sonlarında dillenen.
"Sepet sepet yumurta"lı
Sitemli maniler yazardı
Kalbimiz kadar temiz defterlere.
Sokaklar işgal edilmemişti
O yıllarda henüz
Kirli zihinler tarafından.
Erişilmezdi salıncakla bile
Pamuk şekeri bulutlar
Takılırdı rüzgârda elektrik tellerine
Naylon kuyruklu uçurtmalar.
Saklambacın ve birdirbirin
Yılmaz koruyucularıydı
Ebemkuşağı çocukları.
Kanasa da dizlerimiz
Güller açardı yüzümüzde.
Mutluluk neymiş anlamazdık
Vızıldar mı uzar mı
Göz gözü görmez olurdu
Dumanlar arasında akşama doğru.
Tüm dünyamız o kamyonetti
Kimler peşinde seğirtti
Koşmazsak kaybederdik gözden.
Saatler yorulur muydu bilmem
Bir ileri bir geri gitmekten.
Uydusuyduk peşinde, kaçanların
Sinek ilacını umursamadan
Kovalardık belediye arabasını
Bir an bile duraksamadan.
Ah şu hain zaman!
Yılkı atlarının sırtında
Duruyor hâlâ sapasağlam
Lâkin yaş aldıkça
Bizler olduk çatlayan.