ANI
Giriş Tarihi : 14-02-2023 18:27   Güncelleme : 14-02-2023 18:35

'Çok Üşüyorum Babaaa!.. Ellerim Bembeyaz Oldu!..'

Yazan: Yusuf Sarıkaya -'ÇOK ÜŞÜYORUM BABAAA!.. ELLERİM BEMBEYAZ OLDU!..'

'Çok Üşüyorum Babaaa!.. Ellerim Bembeyaz Oldu!..'

'ÇOK ÜŞÜYORUM BABAAA!.. ELLERİM BEMBEYAZ OLDU!..'

Minik Yavrumuz Yağmur’un “Çok üşüyorum babaaa… Ellerim bembeyaz oldu” sözleri hepimizi sıcak evimizde de olsak üşüttü. Hem de buz kesildik, kalbimiz yüreğimiz dondu değil mi? Bizim de ellerimizden, yüzlerimizden kanlarımız çekildi bembeyaz olduk öyle değil mi? “Ya ne oluyor !” diyen yavrumuzun şaşkınlığı ve saf bir eda ile şok ifadeleri nasıl tesir etti bize? Masum bir evladın, hiçbir şeyden habersiz yavrumuzun bu sitemi bizi dondurdu değil mi?

Ya Zübeyde’nin “Buraya nerden girdiniz!?” sözlerine ne dersiniz? Ya onlara büyük bir metanetle çocuk kalbi ile cevap veren, “pencereden girdik” diyen kurtarma ekibinden amcalarının yürek ısıtan sözleri bizi kendimize getirmedi mi?

Kıbrıs’tan gelen genç voleybol takımından hiç kimsenin sağ çıkamaması bizi nasıl da sarstı değil mi dostlar? Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun. Allah öncelikle vefat edenlerin en yakınlarından başlamak üzere hepimizin sabrını artırsın. Yaralılarımıza acil şifalar versin. 

Evet, Türkiye 06 Şubat 2023 gece saat 04.17’de ve 13.24’de yaklaşık dokuz saat sonra da ikinci bir depremle on ilimizde şiddetli, çevre illerde de yıkım ve paniğe neden olan bir felaketle sarsıldı. Geceydi ve herkes uykudaydı. On üç milyon beş yüz bin canın yaşadığı bir coğrafyadaydı. Canlarımız bir anda elimizden kayıp gidiyordu. Aman Allah’ım! Senin kulların enkaz altına düşmüş yardım bekliyor!

Tek yürek olmanın, “İmdat!” diyeninin imdadına koşmanın tam zamanıydı. Yeryüzünün neresinde bir yardıma muhtaç varsa koşan bu millet durur muydu hiç? Elbette durmazdı. Başta Cumhurbaşkanımız ve hükümeti, tüm ilgililer, muhalefeti ve iktidarıyla bir olma zamanı vurgulanarak bir ve beraber olmaya davet edildi. Kısa sürede afet bölgesine koşuldu.

AFAD, Kızılay, UMKE, JAK, belediyelerin arama kurtarma ekipleri ve STK’lar, yurt dışından arama ve kurtarma ekipleri olay yerlerine intikal ettiler. Allah emeği geçenlerden razı olsun. İyi bir çalışma sergilediler. Uyumadılar, dinlenmediler. Herkes bir işin ucundan tuttu.

Yani milli bir seferberlik günüydü bugün. Herkesin elinden geleni yapması gereken bir gündü. Bir ve beraber oldu tüm Türkiye. Hatta dost ülkeler başta olmak üzere aramızda sorunlar olan ülkeler dahi aynı duyguyla koştu geldiler. Allah hepsinden razı olsun.

Bu acıdan yararlanmak isteyenler ise hemen renklerini belirtip eleştiri, eksik bulma, iftira, kötü ve yıkıcı dili kullanarak birlik beraberliğe kısa bir süre dayanabildiler. Bu kabul edilebilecek bir şey değildi. Zaten de öyle oldu.

Başta depremzedeler bu tür şom ağızlara gereken dersi verdi. Anında provoke edenlere cevabını verip medenice susturdu. 

Aman Allah’ım! Neler duyduk bu acılarımız arasında. Canlar kurtarılırken sevinçlerinden şükretmek için “Allahü Ekber” sözünden rahatsız olanlardan tutun da depremin sebebini Müslümanlığa yıkma yarışına girenlere kadar. Kimisi “Asker nerede, polis nerede…” gibi sorularla toplumu galeyana getirmeye çalışıyor, kimisi de “tuvalet yok, çorba yok” gibi olmadık eleştiriler yapıyordu.

Hatta gönüllü bir genci hırsızlıkla suçluyor ve Suriyelilere laf söylüyor ve iftira ediyordu. Gerçek ortaya çıkınca da “Ben gazeteden aldım, neden özür dileyim.” diyerek attığı çamurun yüzüne bulaştığının farkına bile varmıyordu. Hâlbuki Devletimiz tüm ağırlığı ile oradaydı ve sorunlara anında müdahale edecek birikim ve tecrübeye sahip bir şekilde organize olmuştu.

Yollar patlamış, hava alanları ve limanlar tahrip olmuş, binlerce bina çökmüş bu sahne karşısında diliniz tutulur. Anında organize olan yetkililer derhal işe koyuldu. Yardımlar oluk gibi akmaya başladı. Yaralar sarılmak üzere herkes koşturdu. Bu ne güzel dayanışma ve ne güzel birlik Ya Rabbi! Allah bizi bu güzel hasletten ayırmasın. 

24 Ocak 2020 depreminde Elazığ İl Müftüsü idim. Depremin yıkıcı yüzü ile günlerce yüzleştim. Depremi yaşadığım halde sorumlu makamda olduğum için kendimi düşünme fırsatı dahi bulamadım. Umre dönüşümde çantamı bırakıp sahaya indim. İki aydan fazla uykusuz, dinlenmeden, aç-susuz kalarak insanımızın hizmetine koştum. Orada da aynı birlik ve beraberliği gördüm elhamdülillah. O kadar çok yardım desteği geldi ki, başta il ve ilçe müftülerimiz olmak üzere herkes “Neye ihtiyaç var?” diye durmadan soruyorlardı. “Artık yeter, teşekkür ederim." demek durumunda kaldım. Özellikle yardımlarını Türkiye Diyanet Vakfı ile koordine olarak AFAD aracılığı ile göndermelerini söylemek zorunda kaldım.

Milletimiz fedakâr, Milletimiz imanlı. Bu depremde de aynı birlik beraberliği gösterdi elhamdülillah. Fitneciler istemese de bu hasletimiz canlı ve diridir elhamdülillah.

Camiler, Kur’an Kursları derhal halkın istifadelerine sunuldu. Bir kısım insanlar da özellikle Diyanet İşleri Başkanlığını ve Diyanet Vakfı’nı suçladı. Hâlbuki bizzat benim oğlumun da aralarında olduğu TDV ekibi en üst düzey yetkilileri ile anında yola çıktı. Yetmiş bir İl Müftüsü ve binlerce çalışan yollara döküldü. Aslında bütün kurumlar ve STK’lar, gönüllüler de aynı şekilde yollardaydı. 

Esas yapılması gerekene odaklanmak gerekiyor. Devlet-Millet olarak yaraları sararız evvel Allah. Beş yüz atom bombası tesirinde olan bu depremler 65 saniye ve peşinden 45 saniye sürdü. Yani yaklaşık bir, bir buçuk dakika önce mutlu bir aile olarak uykudaydılar.

Bu kısa sürede bazı aile fertleri ölmüş olanlardan tutun da sadece baba, sadece anne, sadece bir evlatla kalanlar var. Hiç kimsesi olmayan genç, çocuk ve bebekler var. Enkaz altında doğum yapan, çocuğunu emzirerek kendisi vefat eden anneler ve geriye kimsesi kalmamış bebekler var. Bu yazı yazıldığı zaman üç yüz civarında bebek yaşta çocuklar ve henüz konuşma çağına gelmediği için kendini ifade edemeyen sabiler var. Depremden sonra ayrı hastanelere ve ayrı yerleşkelere kaldırılan depremzedelerden evlatlarını arayanlar, babalarını, annelerini, yakınlarını arayanlar var.

Günlerce birbirlerini arıyorlar. Kıyamet sahnesi gibi her şey toz duman.  Artık bunların düzgün bir şekilde topluma kazandırılması gerekir. Yüreği yanmış, kalbi kırılmış büyükleri normale döndürmek gerek. Bunu da başarırız Allah’ın izniyle. Yeter ki bir ve beraber olalım.        

Çok duyarlı bir toplumuz. Biz dünyanın neresinde bir acil durum varsa oraya koştuk. Yetkililerimizin yaptığı bu güzel dostluklar bize geri yansıdı. Biz bunu bir karşılık beklemek için yapmadık ama Allah bu yardım severliğimizin geri dönüşünü nasip etti. Yer gök adeta yardım erleri ile doldu. Kurtarma ekipleri elleri ile betonları kazmak için yarıştılar. Göçük altındaki depremzedeleri uyanık tutmak için onlarla sohbet ettiler. Her türlü ileri teknolojinin yanında yüreklerini ortaya koydular Allah razı olsun. “Kimse yok mu?”, “Sesimi duyan var mı?” nidaları semaları çınlattı. Acaba bir can daha kurtarabilir miyiz duyarlılığı ile. 

Kısacası çok ders çıkarılacak, çok acıklı hikâyeler yazılacak bu yüz yılın afeti nedeniyle. İhmallerimiz, çok kazanma hırsımız, Allah’ın evrene koyduğu sünnetullaha kafa tutarcasına hareketlerimiz çok konuşulacak. Konuşulması gerekecek yani. 

Velhasıl bir delikten bu güne kadar çok ısırıldık. Bari bundan sonra ısırılmayalım.

Depremde vefat edenleri inşallah hükmi şehit olarak Rabbimiz kabul eylesin. Çektikleri acıyı hatalarına kefaret eylesin. Rabbimizin rahmeti üzerlerine sağnak-sağnak yağsın. Hastalar şifa bulsun. Yakınlarının ve milletimizin başı sağ olsun. Özellikle İstanbul’da birlikte çalıştığımız ve depremde vefat eden Hatay İl Müftümüz Ömer Faruk Bilgili Kardeşimin şahsında tüm vefat edenlere tekrar rahmetler diliyorum.   

Devletimiz ebed, müddet; birlik ve beraberliğimiz daim olsun. 


   

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi