MEKTUP
Giriş Tarihi : 12-09-2022 01:18

Canım Annem

Yazan: Nevin Bahtışen - CANIM ANNEM

Canım Annem

CANIM ANNEM 

Gönderen: Birse Esin, Taşı toprağı altın,  Güzel Şehir

Alıcı: Seyit Mert, Cennetten bir köşe, Hasret köyü.

                                     1/5/1960

Sevgili anneciğim ve babacığım, önce selam eder ellerinizden öperim. Sizlere olan büyük sevgim ve özlemim bu mektubu yazmama sevk ediyor. Halimi bir görseniz kağıt ve kalemden kendimi nasıl uzak tutmaya çalışıyorum. Duygularıma yenik düşersem her gün mektup yazarım.

Canım anneciğim ve babacığım, beni merak ediyorsanız ben çok iyiyim, ağız tadıyla geçimimizde çok iyiyiz. Damadınız Hıdır’da selam eder ellerinizden öper. Sizlere güzel bir süprizimiz var. Ben üç aylık hamileyim, bu mektubu okuduğunuzda çok mutlu olacağınızı biliyorum. Yakın olsaydık bu müjdeli haberi yüz yüze verirdik ama araya giren yok edilemeyecek uzaklık ülkemizin yarısını oluşturuyor. Dağları, taşları ve verimli ovaları engel oluyor. Anneciğim aşeriyorum bulantılarım hala geçmedi, senin yaptığın mis gibi bazlama ekmeği olsada yesem diyorum. Bir kaç defa yapıp yedim ama senin yaptığın bazlamanın yerini tutmuyor.

Canım anneciğim ve babacığım sizi çok seviyor ve her gün düşünüyorum. İlkbaharın son ayının yumuşak sıcaklığının altında nerede ne yaptığınızı bilmek ve düşünmek beni mutlu ediyor. İşlerinizi bitirip rengarenk çiçekler arasında, en çok sevdiğim beyaz papatyalarla çevrili harman yerinde sizi oturmuş dinlenirken düşünüyorum. Güzel köyümüzün neredeyse  tamamını gören penceremizin önünde oturuşunuzu bilmek çok güzel. Babamla o tatlı sohbetlerinizi görmek beni öyle çok mesut ediyordu. Şimdi biz de öyleyiz, damadınızla oturup sohbetler ediyoruz.

Anneciğim yine önce evin arkasındaki tarlayı ve bostanı sürdürmüş ve fasülye, Mısır ekmişsinizdir. Ekim ayında dikilen buğdaylar yemyeşil bitmiş ve boylanmıştır. Biliyor musun herkes de bizim gibi tarlasına, bostanına gidip iş yapmaları beni çok mesut ederdi, biliyordum bunlar bizim bereketimiz, ülkemizin zenginliğiydi.

İlkbaharın yağmurlu günlerinden sonra hava açtığında çiçekler, doğa farklı bir canlanır, rengarenk kelebekler uçuşurdu. Arılar, kelebekler çiçeklere konardı, kelebekleri yakalamaya çalışırken uçup kaçarlardı bende peşlerinden koşardım. Bal rengi gözlerinle ışıl ışıl bana bakar kızım kelebekleri çok mu seviyorsun? diye sorardın.

Canım anneciğim ve babacığım hafta sonları damadınızla gezmeye çıkıyoruz deniz kenarında yürüyüşü çok seviyorum, buradaki denizi bir görseniz kocaman, vapura biniyoruz bembeyaz martılar var onlara simit atıyoruz. Bu şehir çok büyük, tarihi yerleri ile ünlü, Boğaziçi köprüsü görmeye değer. Denizin ortasında kız kulesi var. Torununuz doğduğunda sizleri de bekleriz. Sonra şehri hep beraber gezeriz. O günleri düşündükçe çok heyecanlanıyorum.

Canım anneciğim size yazdığım sık sık mektuplardan sonra kelimelerle aram daha bir iyi oldu. Size olan sevgimi hasretimi anlatabilmem için kelimelere ihtiyacım var. Mektubuma burada son vermeden tekrar kucak dolusu selam ve sevgilerimizi gönderir ellerinizden öperiz. Tabi her zamanki gibi bu kadar uzak mesafeyi ve size olan özlemimi anlatabilmek için güzel türkümüz olan iki dörtlüğü yazıyorum.

Biricik kızınız Birse

Kestane kebap acele cevap bekliyorum.

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler
Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı ben köyümü özledim.

Babamın bir atı olsa binse de gelse
Annemin yelkeni olsa açsa da gelse
Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı ben köyümü özledim.

                                                    

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi