CAN KUŞUM
Konmuşsun penceremin önündeki kiraz dalına
Bakarsın bana öylece masum, dertli dertli
Yuvanı mı yakıp yıktı zalimler
Yavrularını mı katletti katil avcılar?
Görüyorum gözlerindeki yaşı, hüzne bulanmış düşlerini
Önceleri bakardım ötüşlerine şen şakraktın
Neşenin güzelliğinde kanat çırpardın
Evime lavanta kokusu bırakırdın
Yağmurlu nisan günlerinde sığınırdın penceremin kuytusuna
Bıraktığım ekmekleri, buğday tanelerini yerdin
Ardından teşekkürlerini ötüşünle sunardın...
Mutluydum seninle
Bir ötüşün ömre bedel mutluluk verirdin
O masum bakışından anlardım rahat bırakmadıklarını
Ne dersin işte; dünyanın kahpe insanları etrafta
Tek eserin yuvana göz dikerler
Seni bi rahat bırakmaz vicdanı kararmışlar
Her gününe iğrençlikler kusarlar bilirim
Tek dertleri seni hayattan koparabilmektir
Tanrı hayat vaat etmişse, ancak onun kaderinde son bulur
Aldırma!..
Pencereme konup karşılıklı konuşurduk
Bir müzik sesi duyduğunda
Sana yazdığım şiirleri okurken nasıl da mest olurdun
Gagandan öpmüştüm bir kış günü üşüdüğünde
Kanatlarını okşadığımda güven duyguların kabarmıştı
Küheylan gibi karşımda durmuştun
Adını Ülkü koymuştum senin!
Bir bendim sana gönül veren can dost bildiğin
Seni çirkefliklerden, kötülerden uzak tutan
İhanetlerini göremediğin can bildiklerinden uzak kal
Sahte gülüşlerine aldanıp kanma
Can kuşum, bir daha onların dallarına konma
Kış ayazlarını yeniden yaşama!..
Unutma!
Ömrüm yettikçe
Gücüm var oldukça
Gönlümüz coştukça
Kederlerini gömeceğiz Okyanusun en derinlerine
Bırak ağlamayı
Başlat gülmeyi
Vazgeçilmezim, can kuşum...