ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 22-03-2024 12:33   Güncelleme : 22-03-2024 12:42

Bu Bir Davet mi? / Ümmügülsüm Hasyıldırım

Yazan: Ümmügülsüm Hasyıldırım -BU BİR DAVET Mİ?

Bu Bir Davet mi? / Ümmügülsüm Hasyıldırım

BU BİR DAVET Mİ?

Gece ayaza çalmıştı. Zifiri karanlıktı. Ürperten bir sessizlik vardı.  Uluyan köpek sesleri, gecenin sessizliğini yırtıyordu. Soğukta, sokak lambalarının titreyen ışığı ısıtıyordu narin bedenini.

Korku, yoldaşı olmuştu gece karanlığında. Kimseyi tanımıyordu ki yardım istesin. Açlık, susuzluk, yorgunluk bitap düşürmüştü. Ahhh! başını koyabileceği bir yastık olsaydı. Uyku da öyle bir bastırdı ki. Cılız bedeni ceryana tutulmuş gibi sarsılıyordu. Yıkık duvarlarda siper olmuyordu ki, ayazı kessin.

Çocukken annanesinin anlattığı kibritçi kız geldi aklına. Kibrit çöpünün ışığında ısınmaya çalışıyordu. O da sokak lambasının ışığında ısınmaya çalıştı bir müddet. Sonra ağırlaşan göz kapaklarına yenik düştü.

Annesiyle birlikte düğündelerdi. Bir kap yemek, eğlencenin kıralıydı. Komşuları ne zaman dara düşseler, Hızır gibi yetişiyorlardı. Hâlbuki onlar Türkleri barbar, zalim ve cani biliyorlardı. Hep öyle anlatmışlardı. Onları gördükleri yerde kaçacak delik arıyorlardı. Öyle korkuyorlardı ki Türklerden.

Oysa şimdi koca mahallede bir tek onlar sahip çıkmışlardı. Onlar görmüş, onlar ilgilenmişlerdi. Bir kap yemeği onların sofrasında yiyorlardı. Üstelik özel davetli olarak onur konuğumuz diyorlardı. Sahi biz gerçekten onur konuğu muyuz?

Sonra çekip gitmek zorunda kalmışlardı o mahalleden. Annesini de kaybetmiş, koca dünyada tek başına kalakalmıştı. Eski mahallesine dönebilseydi, Türkler yine aç bırakmazlardı onu. Fakat o da mümkün değildi ki. Burada sığınacak bir virane bile yoktu. Uykuya teslim olan bedenini, sonsuzluğa bıraktı.

Gözlerini açtı. Sımsıcak bir evdeydi. Yanaklarını okşayan sıcaklık tüm bedenine yayılıyordu. Rüyada mıydı, cennette mi anlayamadı. "Türklerin cennet dedikleri yer burası olmalı" dedi. Kalkmak istedi, büyü bozulacak diye korktu.

Az sonra kapı açıldı. Beyaz baş örtüsünün içinde pırıl pırıl bir yüz, sevgiyle ona baktı. 
"Nasılsın, iyi misin? Bizi çok korkuttun" dedi.
"Burası neresi, siz kimsiniz"
"Ben Ayşe. Seni eşim sokak lambasının altında bulmuş. Bayılmışsınız. Tabi üsümüşsünüzde. Çok sayıkladınız. Hadi, sıcacık çorba için. Kendinize gelirsiniz" dedi. 
Hayret ve şaşkınlıkla;
"Siz Türk müsünüz?" Dedi. Koca İngiltere sokaklarında, Allah yine onu bir Türk'ün eliyle hayata döndürmüstü. Bu ona işaret olmalıydı.

Bu bir davet miydi?

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi