SÖYLEŞİ
Giriş Tarihi : 11-11-2023 20:23

Ben seni çok sevdim… / Serhan Poyraz

Yazan: Serhan Poyraz -BEN SENİ ÇOK SEVDİM...

Ben seni çok sevdim… / Serhan Poyraz

BEN SENİ ÇOK SEVDİM...

Seni hiç tanımadım, hiç görmedim lakin çok sevdim…

Seni, seni anlatan kitaplardan ve kendi yazdıklarından öğrendim. Zorluklara nasıl göğüs gerdiğini, vatanını kurtarmak için nasıl kılıktan kılığa girdiğini ama şartlar ne olursa olsun, hiçbir gün okumaktan vazgeçmediğini, hatta savaşlarda bile, kurşunların havada uçuştuğu günlerin karanlık gecelerinde kitap okuduğunu öğrendim.

Biliyor musun, ben seni okudukça, seni tanıdıkça sana hayran kaldım.

Bilgine, felsefene, ileri görüşlülüğüne, azmine, tavrına, daha doğrusu her şeyine hayran kaldım.

Yıkık dökük Anadolu’nun savaşlardan bitap düşmüş halkını son bir kez daha bir araya toplayarak düşmanları denize döktün.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” dedin çizgiyi çektin ve sonrasında da “Yurt Sulh, Cihanda Sulh” diyerek koydun tavrını ortaya tüm dünyaya.

Ben seni anladım; sen birbirini yaralayan, kanadı kırık toplumlar olsun istemiyordun.

Sen bambaşka bir liderdin ve bunu da çok güzel gösterdin Türkiye topraklarına gömülen Anzak askerlerine ve onların annelerine 1934 yılında yazdığın mektubunda; “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır” diyerek… Senden başka kim yapar veya söyler ki bunu?

Biliyor musun; Çanakkale’de üç kez yendiğin Anzakların komutanı İngiliz Mareşal Sir William Birdwood, İngiliz Krallığı’nın özel izniyle 73 yaşında hasta haliyle geldi senin cenazene. Geçit esnasında ayakta duramayacak kadar hastaydı fakat seni selamlamak istiyordu. Bir sandalyeye dayandı tek eliyle ve selamladı naaşını balkondan…

Yaşadığın o kısacık zaman dilimine sığdırdıklarınla tüm dünyanın saygısını ve takdirini kazandın. Öldüğün gün, boy boy resimlerin ve hakkında yazılan yazılar kapladı dünya basınını… Anlayacağın, sadece Türkiye değil, tüm dünya tuttu senin yasını…

Sen özel biriydin; ezber bozan…

Ne çok güvendin, ne çok inandın Türk gencine… Daha dün okudum İsviçre’de eğitim gören manevi kızın Afet’e yazdığın mektubunu;

“Ayrılık yamandır. Bunu senden ziyade biz duymaktayız. Fakat sonunda duyacağınız yüksek zevk ve sevincin sizi mutlaka düşünebileceğiniz en büyük bahtiyarlığa kavuşturacağınızı hatırlamanız, bütün tahsil ve çalışma kuvvetinizin esaslı kaynağı olabileceğini söylemek isterim. Hasretle gözlerinden öperim.”

Farkında mısın bilmem ama gözümde tütüyorsun…

Bu nasıl bir özlem böyle, anlatılmaz bu öyle.

İşte yine, kulaklarımda içimi titreten o siren sesi ve haliyle gözlerim dolu.

Gözlerim gözlerinde, gökyüzünde…

Ellerim açıldı göğe, dualar döküldü dudaklarıma…

85 yıl önce 10 Kasım sabahı öldün ama hem hala kalbimde atıyorsun hem de gönlümün en güzel köşesinde yatıyorsun.

Allah, sana gani gani rahmet eylesin ve ruhun şad olsun Atam!

Seni büyük bir saygı, minnet ve özlemle anıyorum.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi