ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 25-02-2023 00:49

Babamın Eli Çok Üşüdü

Yazan: Birsen Yurdakul Tomurcuklu - BABAMIN ELİ ÇOK ÜŞÜDÜ

Babamın Eli Çok Üşüdü

BABAMIN ELİ ÇOK ÜŞÜDÜ

Mehmet memleketinden evinden, sevdiklerinden, kızı Ebru, eşi Hatice’den, anne baba, kardeşlerinden  uzakta ekmek parası peşine düşüp Hatay’dan İstanbul’a gelmişti.

Kazandığı her kuruşu hesaplayıp biriktirmeye çalışıyordu. İki yıl olmuştu evini alırken kredi çekip bayağı borçlanmıştı. Çok çalışmalıydı bir an evvel derlenip toplanıp memleketine ailesinin yanına dönmeliydi. Düşündükçe hırslanıyor, hırslandıkça daha çok çalışıyordu.

Neredeyse beş ay olmuştu ailesini, kızını görmeyeli. Artık görüntülü telefon konuşmaları da yeterli olmuyordu. Özlem dayanılmaz olmuştu.
”Gideyim” dedi, bir hafta kalıp dönerim. İş yerinden izin aldı. O gün heyecanla alış veriş için çıktı mağazaları dolaştı. Hatice’ye annesine, babasına, kardeşlerine küçük küçük hediyeler aldı. Ebru beş yaşındaydı. Bebekleri çok severdi. Kocaman bir bebek aldı kızına. Sevdiği renklerden giysiler aldı. Kimbilir ne kadar çok sevinecekti bebeği görünce, "canım benim." dedi, içinden söylemişti ama kendi sesini duydu.

Ebru annesinden, babasının geleceğini duyunca küçücük kalbi pır pır ediyor, neşesi ve enerjisi hiç bitmiyor koşuşturup duruyordu. Annesine sık sık saati soruyor hava soğuk olmasına rağmen dışarı çıkıyor bekliyor yine içeri giriyordu. İçeri dışarı mekik dokuyordu.

O gün Hatice mutfaktan neredeyse çıkmadı. Özlemiştir, diye Mehmet’in en sevdiği yemekleri yaptı.  

Ebru’yla Hatice’ye zaman geçmiyordu. Dakikalar saat olmuştu. Gelmeyeceğini bilince zaman bir şekilde geçiyordu da, yolunu beklerken zaman denen şey çok nazlanıyordu. Yine de tatlı bir nazdı bu, çekilirdi onlar için.

Akşama doğru kapının zili çalınca heyecanla koşturdular kapıyı açmaya. İşte nihayet Mehmet karşılarındaydı. Sevinç çığlıkları koptu yüreklerinden. Sımsıkı sarıldılar, sarmaş dolaş içeri girdiler. Bayram bu olmalıydı onlar için.

Ebru bebeği görünce çok sevindi. Kucağından bırakmadı bebeğini. Doyurdu, salladı, ninniler söyledi, uyuttu. Kendisi de  babasının kucağından bir an olsun inmedi.

Ebru babasının kucağında uyurken ertesi sabah için planlar yaptılar.

Derin uykudaydılar. Bir gürültü ve sallantıdaki şiddetli bir depreme uyandılar. Mehmet Hatice’yi yataktan yere çekti. Ebru’ya gitti sürünerek kızının üstüne siper oldu. Allah’ım duvarlar yıkılıyor tavan çöküyor, üstlerine yağmur gibi yağıyor, her yer toz duman içinde savruluyordu. Bitmiyor bitmiyordu. Mehmet kızını korumaya çalışıyor bir yandan da Hatice’ye sesleniyor karşılık alamıyordu. Onun olduğu yere gitmesi imkansız çok karanlıktı.

Yıkılan duvarlar kolonlar koca bir set olmuş hiç bir yere kıpırdamaya izin vermiyordu. 

Dualar ediyor, Allah’a sığınıyor yardım istiyordu. Artık tek amacı canı kızını korumaktı, ”ben buradayım korkma kızım sakın korkma” diyordu durmadan. Ebru dehşet içinde ne olduğunu anlayamıyor sıkıca babasına sarılıyordu. Saatler miydi geçen günler miydi Mehmet artık zamanı bilemiyordu.

Ne düşmüştü üzerine beton mu kolon mu? Ebru’yu ittirebildiği kadar uzağa ittirdi sadece elini tutabiliyordu. Göğsüne düşen ağırlığın verdiği acı dayanılacak gibi değildi. İmdat diye bağırdı bağırdı…

Bir müddet sonra sesi kesildi Mehmet’in. Ebru babasının elini bırakmıyordu. Yıkıntılar arasından bir ses duydu. Ebru’nun ağlamasını çığlıklarını kurtarma ekipleri duymuştu. Ebru’ya seslendiler, "Şimdi seni alacağız korkma ve bekle."

Uzun uğraşlardan sonra yıkıntılar içinden çıkarırlarken bu küçük kızın gözlerindeki dehşet inanılır gibi değildi. Nasıl bir acıydı bu ya Rab. Kurtarma ekibinden bir isimsiz kahraman küçüğü kucağına aldı. Su içirdi şefkatle sakinleştirmeye çalıştı. Bir baba gibi sarıldı...

Ebru katıla katıla ağlıyor, "annemi de çıkarın ne olur babamı da çıkarın oradan çok üşüdü babamın elleri çok üşüdü” diyor durmadan tekrarlıyordu.

Ebru'nun annesinin de babasının da cansız bedenleri ancak bir gün sonra çıkarılabildi. Ebru artık yapayalnız kimsesizdi. Fakat henüz kimsesizliğin farkında olamayacak kadar küçüktü. Ebru şimdi Türkiye Cumhuriyeti'ne anne babasının emanetiydi. Kim bilebilirdi ki hasretle sarılmalarının kavuşma değil bir veda olacağını.

6 Şubat 2023 saat 4:17 büyük Güneydoğu Anadolu depremi.

Bir daha böyle afetler yaşanmaması için Rabbime dua ediyorum.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi