GEZİ YAZISI
Giriş Tarihi : 24-10-2022 21:57   Güncelleme : 28-10-2022 19:16

Avrupa Seyahatnamesi / Cemiyetler ve Cemaatler - Camiler ve Kiliseler

Yazan: Hayri Bostan - AVRUPA SEYAHATNAMESİ / CEMİYETLER  ve CEMAATLER - CAMİLER ve  KİLİSELER

Avrupa Seyahatnamesi / Cemiyetler ve Cemaatler - Camiler ve Kiliseler

AVRUPA SEYAHATNAMESİ / CEMİYETLER  ve CEMAATLER - CAMİLER ve  KİLİSELER

Bir gün arkadaşlarla  Rotterdam'a gezmeye gittik. Bu ülkede kiliseler,  müdavimleri iyice azaldığı ya da kalmadığı için,  bir bir kapanırken çifte minareli, kubbeli camiler birer külliye kapsamında açılıyor. Camilerin meşrutalarında bakkal, market, kafeterya, kitap satış yeri, berber, anaokulu, Kur'an kursu ve benzeri birimleri bir araya toplayan külliyeler şeklinde çoğalıyor. Allahın Müslümanlara verdiği bu nimetlerin değerini bilenlerden eylesin. Milli Görüş Avrupa'yı âdeta sessiz sedasız fethetmiş durumda.

Buralardaki tek sorun Müslümanların İslamı, dinlerini, kültürlerini en iyi şekilde temsil edememesi sorunudur. Bunun için de eğitime çok daha fazla ağırlık vermek gerekiyor. En başta oralara giden ya da gönderilen, görevlendirilen kişilerin çok iyi eğitimden geçmeleri gerekiyor. Bu konuda benim idolüm Engin Noyan ve benzeri şahsiyetlerdir. Herkesi, her kesimi kapsayan ufukları, uyarıcılık görevlerini yaparken takındıkları sevgi dolu, şefkat dolu; ama bir o kadar da kültür ve bilgi dolu engin ufuklu insanlar olmaları nedeniyle böyle düşünüyorum.

Kaç kiliseye girmeye ve ziyaret etmeye niyetlendiysem kapalıydı. Bana söylendiğine göre kiliselerin müdavimleri azaldığı ya da kalmadığı için kapılarına kilit vuruluyor. Aynı oranda okullar da kapanıyor. Çünkü Hollanda nüfusu sürekli azalıyor. Nüfustaki bu azalma kiliseleri de, okulları da etkiliyor. Kapanan birçok kiliseyi ve okulu  Müslümanlar satın alıyor ya da kiralıyorlar ve külliyeye çeviriyorlar.

Rotterdam'a gittiğimiz gün, daha çok camileri, Milli Görüş merkez ve şubelerini ziyaret ettiğimiz için fotoğraflarda daha çok minare, kubbe, cami görüntüleri yer almış oldu. O fotoğrafları facebookte görenler yorumlarında şaşkınlıklarını dile getirdiler.

PARASAL DURUMLAR

Burada otuz yıldır, kırk yıldır, elli yıldır yaşayanlar artık Avroyu, Türk Lirasına çevirerek hesap yapmıyorlar. Onlar artık Avroya  "Lira"  diyorlar. Ama ben buraya yeni geldiğim için, duyduğum her  parasal rakamı yaklaşık olarak üçle çarpıyorum. Her gördüğüm fiyatı yaklaşık olarak üçe çarparak fiyatı hakkında bir algı sağlayabiliyorum. Amsterdam'da bir dükkanda, Çenesuyu gördüm. Fotoğrafını da çektim elbette. Bir litreliği iki Avro, yarım litreliği bir buçuk Avro. Özellikle elektronik alanında fiyatlar Türkiye'den çok daha pahalı. Orada her ne varsa burada da var. Onun için ben de oradan birinci derece yakınlarıma, "Çam sakızı  çoban armağanı"  kabilinden Hollanda peyniri getirmeyi uygun buldum.

Ev kiraları konusundaki rejim çok ilginç: Bir konutun kira bedeli konutun özelliklerine, niteliğine göre değil de, o konutta oturacak kişinin maaşına göre belirleniyor. Aynı özelliklerde iki daireden biri beş yüz Avro kira öderken onun bitişiğindeki yedi yüz Avro ödeyebilir. Bu, o ailenin evine giren paraya göre değişiyor. Elbette ki bu durum sosyal konutlar için geçerli bir uygulama. Bizdeki lojman sistemi gibi. Geliri yıllık otuz dört bin Avronun altında olanlar bu sosyal konutlara baş vurrabiliyor. Bu sosyal konutlara baş vurma, kiralama, tahliye etme gibi konular belli ilkelere bağlanmış. Bunda da yadırganacak bir durum yok. Belirttiğim gibi, bizdeki lojman konusu da benzer koşullara bağlıdır.

Toplu taşıma araçları çok pahalı.

Hollanda'da sendika ya yok ya da kâğıt üzerinde var ve işlevsel değil. Çünkü Hollanda'da devlete karşı, devletin koyduğu yasalara, vergilere, saçma sapan uygulamalara karşı hiç bir tepki, protesto söz konusu değil. Toplu protesto olayları Hollanda'daki yabancı diasporaların organize ettiği, "ülke dışına yumruk sallama" şeklinde tezahür ediyor; ama içe dönük bir eleştiri, tenkit, muhalefet, protesto yok.

Bir caddede, sokakta bulunan bir fırını, lokantayı, bakkalı, marketi dikkat etmezsen, fark  edemezsin. Bizdeki gibi dışa açık vitrinleri yok.

Türkiye'de asgari ücret ortalama  bin TL.  Maaşlar da derece ve kademeye göre, kıdeme göre yukarıya doğru çıkmaktadır. Türkiye'de kira ödemeyen bir kamu çalışanı, Hollanda'da bin beş yüz Avro maaş alandan daha iyi durumda olmalıdır. Buna kirada oturanları da katabiliriz. Türkiye’de bir kamu çalışanının oturacağı dairenin fiyatı beş yüz lira ile bin lira arasında değişebilir. Avrupa'da kiralar beş yüz ile sekiz yüz Avro arasında olabilmektedir. Bu standart kamu çalışanı düzeyinde, normal maaşla çalışan ya da issizlik maaşı alan veya sosyal yardım alan bir insanın oturabileceği evlerdir. Evler gayet küçük,  yerden kazanmak için dubleks ya da tripleks olanların merdivenleri daracık ve dik…

Eski Hollanda evleri de aynıdır. Merdivenleri küçük ve dar olduğu için binaların tepesinde palanga bulunmaktadır. Her blok için bir palanga orada gözlemlenebiliyor. Yani o evlerde oturanlar bir eşya satın aldıklarında ya da o binalara taşınırken eşyalarını binanın dışından o palangalar  aracılığıyla üst katlara çekebiliyorlardı.

Binalar burada tekdüze az katlı ve uzun, çok uzun yapılar şeklinde. Hemen hemen bütün binaların dışı kiremit rengi tuğlalarla kaplanmıştır. Ben bunları önceleri yığma tuğla evler olarak düşünmüştüm. Sonraları bütün bu binaların dış cephelerinin bu ince tuğlalarla kaplandığını öğrendim. Doğrusu bu binalar, çok mükemmel bir isçilikle kaplanmaktalar. Birçok yerde yan yana blok şeklinde sekiz on tane dubleks  ya da tripleks binalar yapılmakta. Bu binalara ara sokaklardan ya da bahçe kapılarından girilebilmektedir. İki binanın arasında ortadan bir giriş çıkış yolunun ayırdığı, komşu duvarlarıyla da ayrılmış bahçeler bulunmaktadır. Bahçelerinin hepsinin kenarında konteynır biçiminde birer ardiye bulunmaktadır. Burası bahçe alet edevatının ve fazlalık ve atılamamış eşyanın konulduğu bir yer olmuş oluyor. Aynı  zamanda birer hobi atölyesi olarak da kullanılmaktadır.

Türkler bu küçük bahçelerinin kenarlarına Türkiye'den getirdikleri bazı meyveleri ve atalarının  ekip biçtiği sebzeleri ekmektedirler: Mısır, kabak, fasulye, çeşitli çiçekler, ahududu, böğürtlen, karalahana, yeşil soğan, hıyar, domates ve benzeri sebze ve bitkiler  gördüm. Orta yerde bir masa ve etrafında sandalyeler. Üzerleri genelde kapatılmaktadır. Çünkü Hollanda'da çok yağmur yağmaktadır ve yağmurun ne zaman yağacağı, güneşin ne zaman açacağı, çok kolay tahmin edilemiyor. Bu gölgelikler hem yağmurdan, hem güneşten koruduğu gibi çok doyumsuz bir bahçe ve açık hava keyfi yaşatan alanlar olmaktadır.

Evlerin sahibi daha çok belediyeler ve biraz da şahıslar olmaktadır. Oturulan ev sosyal konut hakkından yararlanılarak alınmışsa, kiracı, o evi nasıl teslim aldıysa, aynı şekilde teslim etmesi gerekmektedir. Eğer bir eksiği ya da fazlası varsa onlar dikkatle sökülmekte ve gerekirse zımparalamak suretiyle ilk durumuna getirilmektedir. Eğer bu yapılmazsa, kiralama bürosu bu işlemi ücretle yaptırmakta ve kiralama sözleşmesiyle alınan peşinattan ücreti kesilmektedir. Evinize çok güzel laminat parke döşetmiş, halı döşetmiş olabilirsiniz. Evinizdeki yaşam alanlarına bazı yaşam kalitesini artıran şeyler yaptırmış olabilirsiniz. Onları da söküp temizlemeniz ve aldığınız gibi, kupkuru duvarlardan ibaret  teslim etmeniz gerekmektedir.

Genellikle on altı tane, yirmi tane konut, bizdeki uzunlamasına yayılmış okul binaları gibi bloklar hâlinde, bir ada içinde yer alabilmektedir. Dolayısıyla çok sessiz olmanız gerekiyor. Eğer sesinizi yükseltirseniz,  polis kapınıza dayanabilir ve size yüklü para cezası kesebilir.

CAN ve  MAL GÜVENLİĞİ

Bu kadar uygar, bu kadar gelişmiş olmasına karşın, Hollanda'da çok hırsızlık vakası, cinayet vakası, intihar vakası meydana gelmektedir. Burası bir bisiklet cenneti olmasına karşın, iyi bir bisiklet almak cesaret istemektedir. Kilitsiz bisikletinizi gün ortası bile bir yerde beş dakika bırakamazsınız. Çok ustalıkla götürebilirler. Onun için burada insanlar hırsızlık vakalarına karşı çok müteyakkızlar.

Bana çok komik gelen bir olayı buraya da kaydetmek isterim:

Bisikletiyle işe giden birisi bisikletini bir yere kilitler. Akşama geldiğinde bakar ki bisiklete bir kilit daha takılmış. İkinci kilidi takanın amacı adamı çaresiz bırakmak ve o dalgınlıkla kilidini alıp gitmesini sağlamaktır. Bisikletin sahibi bunu görünce çaresiz, ne yapacağını şaşırır. Durumu anlar ve kendisi bir kilit daha vurur. Bunu gören uyanık hırsız daha sonra gelir kendi kilidini çözer ve gider.

Hollanda’da da her yıl ortalama bin beş yüzden fazla yetişkin Hollandalı intihar ederek yaşamını sonlandırıyor. Ancak bu rakamlar sadece intihar olarak kayıtlara geçenlerden oluşuyor. Hollandalı intihar uzmanı psikolog BramBakker’ın söyledikleri ilginç: “Bizim bilmediğimiz o kadar çok intihar girişimi var ki… Bazen bir ağaca toslayan bir araba için trafik kazası diye kayıt tutuluyor. Ama bunun bir intihar girişimi ya da intihar olduğu çok sonraları anlaşılabiliyor. Bunun gibi sayısız örnek var.”

Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) tarafından yapılan açıklama çok şaşırtıcı: “Ülkede geçen sene intihar edenlerin toplam sayısının 2010 yılına kıyasla 47 kişi artarak, bin altı yüz kırk yediye yükseldi. İntihar vakalarında son 4 yıldır artış olduğuna işaret edilen açıklamada, hayatına son verenlerin büyük bölümünü 40-60 yaş grubuna dahil erkeklerin ve büyük şehirlerde yaşayan kimselerin oluşturduğu kaydedildi. Verilere göre geçen sene intihar edenlerin bin 136'sı erkek, 511'i ise kadın.  Ekonomik krizin başladığı 2008 yılından bu yana intihar olaylarında sürekli artış yaşandığı gözlendi.”

Hollanda'da töre cinayetlerinde başı Türkler çekiyor. İnsanlar aralarında konuşurken, o kadar rahat cinayetten söz ediyorlar ki insanın aklını dondurur. Bu tür konuşmalara ben de rastladım. (2014)

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi