ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 10-12-2023 18:22   Güncelleme : 10-12-2023 19:29

Arkasına Bakmadan Gitti -6 / Mine Borazan

Yazan: Mine Borazan -ARKASINA BAKMADAN GİTTİ /6

Arkasına Bakmadan Gitti -6 / Mine Borazan

ARKASINA BAKMADAN GİTTİ /6

“Misafirliğin kısası makbuldür” derdi büyüklerimiz. İki hafta olmuştu geleli. Bu arada, bir kaç gün önce, Ela'yı Londra'ya göndermişti Canan, okulu açılmıştı. İlk senesiydi. Okulu, öğretmenlerini ve arkadaşlarını tanıma evresiydi.

Bir kaç gün sonra da, Canan’ın günü bitiyordu. Atıf’ın da durumu iyiye gidiyordu.

İki hafta olmuş ama daha evine gitmemişti Canan.

Sebahat’ın ısrarıyla eve gittiğinde, kendisini yabancı bir yere gelmiş gibi hissetti. Oysa, yıllar önce burası yaşanmışlık kokuyordu. Duvarları sıcacıktı. Birlikte aldıkları eşyalarının yerini, yenileri almıştı. Şimdi ise, duvarlar üzerine üzerine geliyordu.

Sebahat, yatak odasından elinden bir kutuyla çıkagelmişti. Üzerinde; “Canan'a” yazıyordu.

- Bunlar, sana ait Cano

Kutunun içinde; yazılıp zarfa koyulmuş ama hiç gönderilmemiş yüzlerce mektuplar vardı.

Bir an önce çıkmak istedi evden.

- Seboşum, kendimi iyi hissetmiyorum.  Ben, eve gitsem...

Ne zordu, on sene evim dediği yeri artık benimsememek...

Sebahat’ı evde bırakıp, biraz sahil boyu yürüdü. Elindeki kutuyu, olduğu gibi denize atmak geldi içinden. Sonra birden vazgeçti.

Eve gelince, balkona geçip sandalyesine oturdu. Başını arkaya atıp gözlerini kapadı. İstemsizce yaşlar akıyordu göz bebeklerinden.

Titreyen elleriyle kutuyu açtı. Mektupları sıralamıştı Atıf. İçinden, sadece ilk mektup ve son mektubu okumak geldi. Diğerlerini hiç okumadan, öylece çöp sepetine attı.

“Sevgili Canan,”

Ne kadar ruhsuz bir başlıktı. Bu mektubu, Londra’ya gittiklerinden bir yıl sonra yazmıştı.

“Gidişinin üzerinden bir yıl geçti. Belki ulaşmaz sana yazdıklarım ama ben yine de yazmak istedim.

Beni affet karıcığım, seni çok üzdüm. Oysa, sen beni öyle güzel sevdin ki. Bilemedim kıymetini. Nasıl bir şeytana uyduysam, Allah verdi belamı.

Canım karım, ilk sevdiğim, seni öyle çok özlüyorum ki. Kokunu, sesini, tenini, gülüşünü, sohbetlerini yemeklerini. Oysa senmişsin hayatın tadı. Geç de olsa çok pişmanım. Nasıl bir gaflete düştüm de, sana ihanet ettim. Aldattım seni. Ama hakettim ben bunları.

Sonunda da, Allah verdi belamı; terketti herkes beni. Kaybettim sonsuza dek seni ve elma şekerim biricik evladımı.

Benim her günüm seni ve kızımızı özleyerek geçti.

On koca yıl sensizlik öyle zordu ki. 
Son pişmanlık hiç fayda etmiyor.
Affet beni, karıcığım.

                             Atıf...

Ve son mektup, henüz iki ay önce yazılmıştı.

Ay ışığıma,
Özleminden artık sol yanım sıkışıyor. Kalbim zayıf bu aralar.
Ölmekten değil de, seni ve kızımı görememekten çok korkuyorum.
Gel ne olursun, ay ışığım.
Gel de, gülümset kalbimi ay ışığınla.

                              Atıf

Ne anlamı vardı şimdi bu yazdıklarının? Seven sevdiğine hiç kıyar mıydı?

Eşini gerçekten sadakatle seven bir erkek, onu göz ucuyla bile aldatmazdı. Eğer, gerçekten sevseydi.
Kısa ve öz yazılmış mektup, her şeyin özetiydi, pişmanlıklarla dolu.

Birçok erkek, kaçamak yapar, aldatır sevdiğini. Ama kiminle aldatırsa aldatsın, öyle bir anlar ki, ilk sevdiğinin kıymetini. Çünkü, öyle candan içten severler ki kadınlar, eşlerini. Nasıl bir güven duygusuysa, hiç yapmaz dedikleri kıyar aslında serçe yürekli kadınlara...

Yarın görüş günü vardı hastanede. Üç gün sonra gidiyordu. Onlarca yılın hatırına, iki çift söz söylemek istedi Canan...

Bir an, kendinden geçti sandalyesinde, elinden düşerken mektup...

***

- Arkasına Bakmadan Gitti -1 Okumak İçin Tıklayınız 

- Arkasına Bakmadan Gitti -2 Okumak İçin Tıklayınız

- Arkasına Bakmadan Gitti -3 Okumak İçin Tıklayınız

- Arkasına Bakmadan Gitti -4 Okumak İçin Tıklayınız

- Arkasına Bakmadan Gitti -5 Okumak İçin Tıklayınız


                       

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi