ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 01-12-2023 22:36   Güncelleme : 02-12-2023 00:23

Arkasına Bakmadan Gitti 3 / Mine Borazan

Yazan: Mine Borazan -ARKASINA BAKMADAN GİTTİ /3

Arkasına Bakmadan Gitti 3 / Mine Borazan

ARKASINA BAKMADAN GİTTİ /3

Yıllar ne çabuk geçiyordu. Zaman, hiç yerinde durmuyor hızla ilerliyordu.

Tabii ki hızla geçen yıllar, Canan’ı da değiştirmişti. Kısa kestirdiği saçlarını griye boyamış; gözlerinin güzelliği, elmacık kemiği ortaya çıkmıştı.

Çok güzel gamzeleri vardı. Atıf da, gülünce ortaya çıkan gamzelerine ilk görüşte aşık olmuştu.

20 yaş fark vardı aralarında. Hiç takılmadı Canan yaş farkına. Kibar bir beyefendiydi ve çok yakışıklıydı. Daha yirmili yaşlardaki Canan, ilk kez aşkı tatmıştı Atıf'ta...

Ailesi, katılmamıştı düğünlerine çünkü kızları onlara göre yanlış bir seçim yapmıştı. Ve daha çok küçüktü. Ama aşk, yaş tanımıyordu.

Evleri Beykoz’daydı, denize yakındı. Akşamları, yürüyüş yapıyorlardı sahilde...

Londra’da, bahar yüzünü iyice göstermişti. Aradan geçen 8 yıl ve yaş 38…

Ela, on sekizinde annesi gibi çok güzel bir genç kız olmuştu. Çok güzel bir üniversite kazanmıştı Londra’da...

Anne kız arkadaş gibiydiler. Babasının elma şekeri, ela ve yeşil arasında olan göz rengini babasından almıştı…

Ne zaman kızının gözlerine baksa, yıllar önce aşık olduğu adamı görüyordu.

Yavaş yavaş nefreti geçiyor muydu acaba? Bir an düşündü, sonra kızdı kendine. 

Nereden baksan on yıldır hiç görmemişti Atıf'ı. “Acaba, şimdi ne yapıyordu, yaşlanmış mıydı? Belki de, kendine yeni bir hayat kurmuştur.” diye düşündü.

Belki Atıf'tan ayrılmıştı ama ailesiyle çok iyi ayrılmıştı. Anne babası ve görümcesi Sebahat, çok seviyorlardı Canan'ı.

Hele Sebahat'la, hemen hemen aynı yaştaydılar. Her şeylerini paylaşıyorlardı. Sebahat, her zaman çok iyi bir dost, sırdaş, arkadaş, kardeş olmuştu Canan'a...

Ela yorulup erkenden yatmıştı. Öyle güzel bir hava vardı ki dışarda,  balkonda oturup, kahvesini yudumlarken çalan telefonla, düşüncelerinden sıyrıldı Canan...

Arayan Sebahat’tı; “Canomm” diye seslenmişti, Sebahat ona hep;”canomm” derdi.

“Seboşum” diye karşılık verdi. Nasıl da özlemişlerdi birbirlerini. Havadan sudan konuştuktan sonra; “Canom, bilmek istersin belki; abim iki gün önce kalp krizi geçirdi! Şu an yoğun bakımda doktorlar durumu kritik diyorlar. Seni ve Elayı sayıklıyor.”

“Nasıl olmuş?” dedi, titreyen ses tonuyla Canan.

“Bünyesi çok zayıf düşmüş, sigarayı da artırınca sitresten... Haa, canom bu arada senden bir mektup aldığını söyledi. Ne yazdığından hiç bahsetmedi. Durumunu da düzelti, evi de geri aldı. Seni hiç unutmadı cancazım.” dedi Sebahat.

Telefonu kapattıktan sonra, öylece koltuğa yığıldı. On senesini beraber geçirdiği sevdiği adam, şimdi can çekişiyordu. Gözlerinden yaşlar sicim gibi akıyordu yüreğine. Kolay mıydı? Onlarca anıları vardı, birlikte geçirdikleri. Ne kadar kırılırsa kırılsın kızarsa kızsın, evladının babasıydı. Kalbi, yaşattığını affetmiyordu ama bir yandan da şu an kuş olup uçmak istiyordu, yanına...

Hiç kimseyi sokmamıştı hayatına Atıf'tan başka.

Nasıl bir sadakatle bağlılıktı? Kesinlikle, büyük bir aşktı bu. Şimdi bu olanları, Ela'ya nasıl anlatacaktı? Daha neden ayrıldıklarından bile haberi yoktu.

Uçak, havada bir kuş gibi süzülürken karışık bir his kapladı içini, Canan'ın...

Nasılda özlemişti, İstanbul'u ve İstanbul’u sevdireni!

Ela'yla birlikte camdan seyrederken İstanbul‘u, uçak inişe geçmişti. 

- Annem!
- Aşkım kızım!..
- Geldik mi İstanbul'a? Halam sevdiğim kurabiyelerden yapmış mıdır?
- O kurabiyeler,  senin için yapılmıştır!

Hatta bak, ellerinde seni bekliyor.

 ***

- Arkasına Bakmadan Gitti /1 okumak için tıklayınız...

- Arkasına Bakmadan Gitti /2 okumak için tıklayınız...

Editör: Nevin Bahtışen 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi