ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 30-11-2023 22:39   Güncelleme : 30-11-2023 22:51

Arkasına Bakmadan Gitti -2 / Mine Borazan

Yazan: Mine Borazan -ARKASINA BAKMADAN GİTTİ /2

Arkasına Bakmadan Gitti -2 / Mine Borazan

ARKASINA BAKMADAN GİTTİ /2

Aradan geçen iki yıla rağmen, Ela'nın sessiz çığlıklarına dayanamıyordu Canan...

Nasıl söylenirdi ki, on yaşındaki bir çocuğa; "Baban bizi başka bir kadın için terketti" diye.

Çok zor toparlanmıştı anne, kız. Birbirilerine daha sıkı kenetlenmişlerdi. Hayatında ilk kez, çocuğuna yalan söylemişti. Babasını başka bir ülkede çalışıyor biliyordu. Ve hep; “ bir gün gelecek" yalanlarıyla kandırıyordu.

Sisli bir Londra sabahında, kapının ziliyle irkildi Canan. Gelen postacıydı. Yıllar sonra, ilk kez postacı zilini çalmıştı. Üzerinde Türkiye yazısını görünce, önce heyecanlandı. Ne de olsa, özlemişti ülkesini...

Gelen mektup, kendilerini bir başkası için terkeden eski eşi Atıf'tandı. Elleri titreyerek açtı mektubu. Allah'tan, Ela okuldaydı. Balkona çıkıp bir sandalyeye zor attı kendini. Evleri, iki katlı dubleks ve bahçeli bir ev idi. Anne ve babası, alt katta kalıyorlardı. Üst kat, Canan'la Ela'ya tahsis edilmişti. 

"Canan'a,
Uzun süre düşündüm yazıp yazmamaya. Bana çok kırgın olduğunu biliyorum. Beni affet ne olur. Sana çok haksızlık ettim." diye başlıyordu mektup. 

Bu neydi şimdi? Hangi yüzle, hangi vicdanla yazmıştı. Onları, bir “paçavra” gibi bir kenara atarken neredeydi vicdanı?

En sonda yazacağını, en başta yazmıştı. "Sakin ol Canan" diye telkin etti kendini. "Acaba ne istiyor, niye şimdi?" diye geçirdi içinden...

"Sen ve elma şekerim gidince, anladım kıymetinizi. Büyük bir hata ettim. Şeytana uydum. Artık hayatımda kimse yok."

"Ohh, ne güzel be! Terkedilince benim kıymetimi bil, yok öyle.." diye düşündü ve sinirden dudaklarını kemirmeye başladı.

"Canan, senmişsin evin tuzu biberi. Sensiz, her yer bomboş. Öyle bir anladım ki, kıymetinizi. Bana bir ikinci şans daha verir misin? Ekonomik durumum da iyi değil bu aralar. Evi ve arabayı sattım. Kirayı bile zor ödüyorum."

"Haa! Şimdi anlaşıldı adamın derdi" diyerek yumruğunu balkon demirine vurdu Canan.

Ailesinin durumu iyiydi. Nereden baksan, kırk senedir Londra'da oturuyorlardı. Marketler zinciri vardı babasının. Canan da genel müdürlüğünü yapıyordu.

Yeni yeni kendine gelmişti. Yaşadığı travmayı atlatmak, iki yılını almıştı. Kızıyla kendine yeni bir hayat kurmuştu.

Yıllardır, çok sevdiği eğitimini bile, onun için terketmişti. En zor günlerinde hep yanında olduğu adamı tanıyamadığı için kendine kızdı Canan.

Daha fazla okumadan, yırtıp attı mektubu çöp kovasına. Zaten sonuna da gelmişti. Ağır ağır oturduğu sandalyeden kalkıp lavaboya yöneldi. Elini yüzünü yıkayıp aynaya baktı. Bundan böyle, hiç bir şey için kendini üzmeyecekti. İstanbul'da, o yağmurlu geceyi hatırladı. Yağan yağmurda, bir serçe gibi soğuktan titrediği o an geldi aklına. Ve kocasının yüzüne tokat gibi çarpan ihaneti.

O gün, söz vermişti kendine. Bundan sonra, kızı için dimdik ayakta duracaktı. Güçlü olacaktı. Çünkü o güçlü bir anneydi. Bir Zümrüdüanka gibi, yeniden doğmuştu küllerinden. Her ne kadar zor olsa da.

Lavabodan çıkıp salona doğru yöneldi. Çekmeceden kağıt kalem aldı. Yazdığı, sadece bir kaç kelimeydi. Mektubu zarfa koyup evden çıktı. Ela'nın gelmesine daha bir saat vardı. Arabasına binip postaneye gitti. Çantasından çıkardığı mektubu, posta kutusuna attı.

Ela, en şirin en tatlı haliyle koştu annesine. Önce bir güzel sarıldı mis kokulusuna. Sonra öptü şeker yanaklarından.

Ela, dondurmayı çok severdi. Şipşirin bir kafeye oturdular. Yaşama sevinci kızına bakarken, Ela dondurmasını, Canan da kahvesini yudumladı... 

***

Arkasına Bakmadan Gitti -1 Okumak İçin Tıklayınız...

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi