ARAMIZDAN SU SIZMADI
Sene seksen üçün başları, aylardan eylül, ortaokulun ilk yılları...
Ürkek bir ceylan gibi oturmuşum sıraya. Hiç tanımadığım onca çocuk...
Daha ilk anda farkettim Erdem'i, dedim bu çocuk sınıfın en popüler öğrencisi.
Ne kadar havalı gelmişti bana ...
Dedim bir de bu çocuk zengin giyiminden kuşamından belliydi.
Onca öğrenci dururken direk geldi benim yanıma oturdu.
“Merhaba arkadaşım ben Erdem”
Kısa bir tanışma faslımız oldu.
Sınıfın hem en geveze, hem de çalışkan öğrencilerinden biriydi. Uzun boylu olduğu için okulun basketbol takımındaydı Erdem. Onun olduğu her beden dersimiz muhtşem geçerdi, çok güldürürdü bizi...
İşitirdik hocadan azarı..
Takla atmayı öğretmişti bana...
Sayesinde iyiydi beden dersim.
Ben de ona Türkçe, Coğrafya, Tarih derslerinde yardımcı oluyordum.
Çok güzel aile terbiyesi almış bir çocuktu.
Her zaman çantasında fazladan defter, kalem, silgi bulunurdu. Benim ekonomik durumum çok iyi değildi. Erdem de bunu biliyordu. Defterim olmadığında hemen önüme koyardı kalem ve silgiyle naif arkadaşım...
Kardeşten öte olmuştuk Erdem’le. Aramızdan su sızmıyordu...
Ne çabuk bitti üç yıl, mezun olurken “seni hiç unutmayacağım güzel kalpli çocuk” dedim Erdem’e. O benim bu güne kadar edindiğim en kıymetli arkadaşımdı...
Derken yaş 17 liseye başladım İstanbul Kartal’da bir okulda...
Sınıfa ilk girdiğimde arkası dönük birisini farkettim. Neyse öğretmen sınıfa girdi...
Allah'tan o anda başka bir dilek dileseydim olcakmış. O nee!
Üç yıl birlikte okuduğum arkadaşım Erdem'le yine aynı sınıftaydık. Sarıldık hasret giderdik bir süre...
Derken lise ikiye geçtik.
Sene 86 Aralık'ın son günü yılbaşı arefesi. Okulda çekiliş yaptık kendi aramızda...
Bu arada Erdem’in bir de kız arkadaşı oldu. Bu kez üçümüzün arasından su sızmıyordu.
Daha bir kaç gün olmuştu çıkmaya başlayalı...
Ertesi gün yılbaşıydı. Herkes birbirine hediyelerini verdi. Gülüştük eğlendik. Ben çok romantik bir şiir okudum. Bir arkadaşımız şarkı söyledi. Ben hâlâ ne zaman o şarkının nakaratını duysam hatta söylerim bazen hüngür, hüngür ağlayarak...
"Hicran olacaksa bu aşkın sonu...
Maksadın naz edip üzmekse beni gittiğin yerde kal, gelme bir daha."
Derken arkadaşımızın biri hızla sınıftan çıktı. Peşinden Erdem, öğretmenimiz “saygısızlar, terbiyesizler insan bir izin ister!” diye söylendi.
Erdem’e arkadaşı çok şık bir şişede içki hediye etmişti. Tabi gençler meraklılar. Derste bir kaç yudum alıyorlar.
Ahh! Benim cann Erdem'im en iyi arkadaşım öyle yakışıklı ki bir de boy pos endam...
Arkadaşı evde annesine Erdem’e aldığı hediyeyi söylüyor. Annesi kızıyor söyleniyor. Çocuklar zararlı şey içmesinler diye içkiyi döküyor.
İçine çiçekleri için aldığı tarım ilacını koyuyor. Nedense şişe çok güzel diye atmaya kıyamıyor.
Ve arkadaşımız içki diye sınıfa getiriyor.Ve derste içiyorlar...
İçkiyi getiren çocuk lavaboda kusuyor. Canım Erdem'im biraz fazla içtiği için kusacağı yerde canının acısından içi yanıyor su içiyor...
Hayatımın en acı günüydü 31 Aralık 1986.
Bir hafta yoğun bakımda kaldı cann Erdem'im, diğer çocuk kurtuldu.
Bir haftanın sonunda tam iyileşti derken bir ümitle kaybettik Erdem’i...
Tam 37 yıl oldu ama arkadaşımın acısı içimde taptaze... Melekler yoldaşın olsun bir karıncayı bile incitmeyen güzel gülüşlü Erdem'im. "Mekanın cennet_i nur olsun."
Editör: Dilek Tuna Memişoğlu