ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 05-01-2023 22:12   Güncelleme : 05-01-2023 22:18

Annemin Çocuğu Ölmüş /2

Yazan: Gülsüm Berk - ANNEMİN ÇOCUĞU ÖLMÜŞ /2

Annemin Çocuğu Ölmüş /2

ANNEMİN ÇOCUĞU ÖLMÜŞ /2

Yanımda ellerinde beyaz kağıtlar olan iki kadın vardı. "Aysel Aysel..."diye beni uyandırdılar.
Hacer Anne gözleri mutlu gibi bakıyordu. "Sonunda seninde bir ailen olacak, buradan gidiyorsun." deyince üzüldüm. Ben burdan başka hiç bir yere Hacer Anne'den başka hiç kimseyi bilmiyordum. Başımı önüme eğdim ağlamak üzereyken aklıma yine o soru geldi:
 -Neden buradaydım.?
-Şeyyy!Hacer Anne !hani sen bana şey anlatacaktın ya..." dedim. Yine kızar gibi baktı yüzüme:
-Gerek kalmadı.
Nasılsa gidiyorsun, dedi.

Küçük bir çanta içine üç beş minik eşyam bir bebek battaniyem, bir kaç mektup ve iki tane saç tokam ile bir kadına verilip yeni bir hayata  başladım.

Arabaya hiç binmemistim. Arka koltukta sarı etek giyinmiş ceketi de sarı saçları kıvrık kıvrık bir kadın ile yol boyunca hiç konuşmadan bir evin bahçesinde araba durmuş arabadan inmiştim.

Elini uzatıp, "Hoş geldin dünyama, inşallah birbirimize iyi geliriz" dedi. Ne demek istediğini anlamasam da elini tuttum.

Sıcacıktı. İlk defa yumuşacık sıcacık bir el tutmuştum. İçim kıpır kıpır olmuştu. Hava soğuk üşüyor ve korkuyordum. Evin kapısını açan hanım beni içeri davet edip:
-Gel kızım, bundan böyle burası senin de evin, dedi.
Beli bükülmüş olsada ayağındaki topuklu ayakkabıdan yere basınca çıkan ses bizim terliklere hiç benzemiyordu.

Beni bir odanın kapısına götürüp:
-Burası senin odan burada kalacak 
uyuyacaksın. Yalnız elindeki bavulun benim odamda kalmalı ben sana yeni elbiseler koydum, dediğinde elimdeki küçük çantayı onun ellerine uzattım. Hiç içinde ne var diye de sormamıştım.
Mutluydum. Bir odam vardı.
Hacer Anne'den öğrenmeyi beklediğim soruları bu teyzeye sormalıydım:
-Neden burdayım? diye sorunca duş almam için beni banyoya götürüp, mutfağa birşeyler hazırlamak için gideceğini, sonra oturup konuşacağımızı söyleyip, suyu duş alacağım sıcaklıkta bırakıp gitti.

Suyun içine ayağımı atınca irkildim. Hiç birikmiş suyun içine girip yıkanmamıştım.
Tepemden dökülen bir yanım üşüyorken 
bir yanım yıkanıyordu yetimhanede.

Yapabildiğim kadar köpük sürdüm saçlarıma sonra doyunca suyun altında kaldım.
Sofra hazır sesini duyunca çok kaldığımı anlayıp hemen kurulandım  çıktım. Mis kokan menemenin kenarın da yumuşacık ekmek vardı masanın üzerinde:
-Dolabı aç, ne istersen çıkar, dedi. Canım bir şey istemiyordu:
-Bunlar yeter bize, dedim.
Oturduk sofraya yemeye başlayınca Adım "Kehribar" dedi:
-Sen de Aysel olmalısın, yaşım ilerliyor artık yaşlanıyorum. Hayat beni bu yaşımda yalnız bıraktı. Eşimi geçen sene kaybettim. Annem baban da trafik kazasında ölmüş hiç görmedim. Ben de senin gibi kimsesiz kalınca seni aldım yanıma seni görünce kanım kaynadı, dedi.
Gözlerine bakıyordum.
Ve o asıl soruyu sordum:
-Annem babam yok muydu?
Sustu.
-Belki de vardır. Seni çok küçükken sokağa bıraktıkları için bilmiyorlardır. Sen artık benim kızım ben de senin annenim, deyince elini uzattı öpmem için.

Elini öpüp başıma koydum annem gibi sarılmıştım. Bilmediğim bir kadının şefkati iyi gelmiş, kendi kendime 'En azından Hacer Anne'nin asık suratlı yüzünü görmeyeceğim.' diyordum.
Aradan zaman gectikçe yerime, evime, anneme alışmış geçmiş günleri unutmaya başlamıştım.

Okula gidiyordum.
Başarılı bir öğrenciydim. Annem Kehribar hanımı da sevmiştim. Aradan bir çok zaman geçmiş akademik hayatımın atanma gününde hayatımın en güzel ve en acı gününe maruz kalmıştım. Atama ekranında adım yazılıydı. Atandığı yer: Erzurum

***

BİRİNCİ BÖLÜMÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi