Bize Ne Oldu?

Ümmügülsüm Hasyıldırım

26-05-2023 23:11

Advert

İçim yanar çoğu zaman. Fırtınaya tutulmuş gibi savrulur düşüncelerim. Yağmur gibi yağar tüm sorularım yürek tarlama. Duygularımın hapsinde, hesaba çekerim kendimi, sorgularım. Bize ne oldu?

Sevmekti oysa özümüz. Sevilmekti. Kucaklamak, sarmalamak, sarılmaktı. Allah-u Teâla Fetih suresi 29. Ayetinde “Müslüman, kâfirlere karşı sert, birbirlerine karşı merhametlidir“ buyurmuyor muydu?

Kalbimde sancı dinmek bilmiyor. Tebessümü yok oldu yüzümüzün. İkazlar da kar etmiyor. Özüme dönmek, odalara kapanıp gözlerimi kapamak ve hiç açmak istemiyorum. Laçkalaşmış dünyanın kirinden arınmak, yıkanmak istiyorum.

Oysa biz Fatiha suresi beşinci ayette belirttiği gibi sırat-ı müstakim (Dosdoğru yol) üzere yaratılmadık mı? Bizim hamurumuz dürüstlük ve doğruluk üzere değil mi. Biz çamurdan yaratılmış, aciz, zayıf bir kul değil miyiz? Bu ego, bu gurur, bu kibir, bu bencillik niye?

Allah, En’am suresi 151. Ayetinde “Mü’min, insanlar arasında adaletle hükmeder“ diyor. Furkan suresi 68. Ayette de “Birbirlerinin namusunu korurlar“ buyuruyor. “Müslüman söz verdiğinde sözünde durur“ der bakara suresi 177.ayet. Bakıyorum etrafıma. Karşıdan izlerken yakın çevremi de kolaçan ediyorum göz ucuyla. Can yangınımın alevleri yükseliyor semaya. Gökyüzü kızıla boyanıyor.

Derken alıyorum Kitabımı elime. Sükûnet arıyor yüreğim. Okumaya başlıyorum. Ve karşıma “Müslümanlar, İnsanların kusurlarını affederler. (Âl-i İmran-13, İnananlara ‘sen mü’min değilsin’ demezler. (Nisa-94), Dinde zorlama ve baskı yapmazlar. (Bakara/ 256), Baskıcı değillerdir. Merhametli ve yumuşak huyludurlar. (Nahl-125), Öfkelerine kapılmazlar, hoşgörülü ve bağışlayıcıdırlar. (Âl-i İmran-134) İsraftan kaçınırlar. (Enam-141), Birbirlerini ötekileştirmez, aşağılamaz, karalamaz, kötü isimlerle çağırmazlar. (Hucurat-11), Onlar yumuşak, kibar ve zarif konuşurlar. (Taha-44; İsra-23; Bakara-83“  ayetleri çıkıyor, sarsılıyorum.

Uzun uzun mülahaza ediyorum ayetleri. Sonra soruyorum kendime: Bize ne oldu?

Cevapsız sorularımın biri daha uğultular eşliğinde yerleşiyor beynimin en ücra köşesine sonra Rasüllûllah’ın sözleri canlanıyor hafızamda. Biraz da zorluyorum.

Ahir zaman Peygamberimiz Hz Muhammed (sav) Efendimiz bir hadisinde;  “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.)“ buyuruyor. Sonra devam ettim okumaya. Ruhumun dünyaya açılan penceresi o hadislerle canlandı sanki. Diyordu ki: “Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu, düşmanına teslim etmez. Kim, mü’min kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim mü’min kardeşini, bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim, bir kardeşinin kusurunu örterse, Allah da Kıyamet günü onun kusurunu örter.(Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.), Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümana, üç günden fazla din kardeşi ile dargın durması helal olmaz. (Buhârî, Edeb, 57, 58.) 
Ayet ve hadisler kardeşliği, birliği, beraberliği, sahip çıkmayı bu kadar açık beyan ederken bir kez daha sordum kendi kendime: Allah aşkına bize ne oldu?

Hatırlıyorum da çocukluğumda babam kıssalar, hikâyeler anlatırdı. Bazen de elinde bir kitapla gelir, bizzat bana okuturdu. Bir seferinde de Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethedeceği vakit tebdili kıyafet halkın arasına girerek alış veriş ettiği olayı anlattı. Fatih Sultan Mehmet, sabah erken pazara iner ve alış verişe başlar. Önce un alır. Sonra bir de yağ almak ister. Esnaf, kimliğini bilmediği müşterisine (padişaha) "Ben siftahımı yaptım. Diğer ihtiyacınızı da komşudan alın. O daha siftah yapamadı" diyerek yağı vermez. Bu olay karşısında duygulanan Fatih Sultan Mehmet vezirine dönüp;
"İşte şimdi İstanbul'u fethedebiliriz" der. Koca Sultan’ın sefer için beklediği zamandır bu zaman. Halkın samimiyeti, vefası, komşusuna bakış açısını görmüş, kararını ona göre vererek fethe gitmiştir. Fatiha suresindeki  ‘Dosdoğru olma’ vasfı halkına oturmuşsa; zaman, doğru zamandır.

Peki, ne oldu da bu kadar güzel hasletlere sahip bir inancın ve ataların torunlarıyken bu hale geldik? Biz; bencilliği, gurur ve kibir maskesini hangi ara takınıp egomuza yenik düştük. Çok değil daha yirmi beş- otuz yıl önce, sokaklarda geç vakte kadar korkmadan, özgürce, güven içerisinde oynuyorduk. 

Samimiyetle soruyorum şimdi: Bize ne oldu da kibirde, gururda, bencillikte yarışır hale geldik. Sahi bize ne oldu?
Sevgiyle..

DİĞER YAZILARI Ana Gibi Yar Vatan Gibi Diyar Olmaz 01-01-1970 03:00 Mükâfat 01-01-1970 03:00 Günlere Hapsettik Sevgileri 01-01-1970 03:00 Safımız Belli Olsun 01-01-1970 03:00 Cennet Gülleri  01-01-1970 03:00 İade Ediyorum  01-01-1970 03:00 Utanç Bayrak Çekmiş Özgürlüğe 01-01-1970 03:00 Keder 01-01-1970 03:00 İlacı Yok 01-01-1970 03:00 Hayırlı Bayramlar  01-01-1970 03:00 Seni Seviyorum 01-01-1970 03:00 Gül Neydi? 01-01-1970 03:00 Bayram 01-01-1970 03:00 Huzur İklimi 01-01-1970 03:00 İçimden Gelmiyor 01-01-1970 03:00 Kıyamete Uyanmak 01-01-1970 03:00 Uyku Molası 01-01-1970 03:00 Üç Kardeş 01-01-1970 03:00 Ne Oldum Deme Ne Olacağım De 01-01-1970 03:00 Dostluk Sözlerde mi? 01-01-1970 03:00 Kanat Takmış 01-01-1970 03:00 Öğretmen 01-01-1970 03:00 Ben Neyim? 01-01-1970 03:00 Gülümse 01-01-1970 03:00 Hep Ağlamayı Seçtim Hayatımda 01-01-1970 03:00 Açlık 01-01-1970 03:00 Prangalarımız 01-01-1970 03:00 Sensizlik 01-01-1970 03:00 Bir Okul Düşün / Üçüncü Bölüm 01-01-1970 03:00 Bir Okul Düşün / İkinci Bölüm 01-01-1970 03:00 Bir Okul Düşünün... 01-01-1970 03:00 Tohumum 01-01-1970 03:00 Saygı 01-01-1970 03:00 Muhabbet Sofrası 01-01-1970 03:00