ZULMÜN HER TÜRÜNE DUR DE EY İNSAN
Misafir ruhlarız işte.
Hepimiz konar göçeriz şu âlemde.
Neyi paylaşamayız, neyin sahibi olmak için bunca hırs ederiz bilinmez.
Dünya bölük bölük.
İnsanlık hücre hücre bölünmekte gün geçtikçe.
Düzen, çoktan “yeni”ye evrildi dağlar ardından doğan güneşle.
Kutsal sayılan ayın, her bir saniyesi kıymetli bilinen anlarından geçerken, çoğu vücut sadece aç, susuz kalmayı kâr saymakta ruhunu tamirde.
İftar sofralarında gösterişin âlâsı sergilenmekte.
Yenmeyen onca ekmek, pide, yemek, aş çöpe giderken; hemen yanı başımızdaki komşumuz belki, yan mahallede, ilde ve kara Afrika’nın çoğunda insanlar açlıktan kırılmakta.
Sokak canları kuru ekmeğe hasret gün boyu.
Biliyoruz, duyuyoruz ama israfa devam…
Renkli sofraların hizmetkârları beli bükük yaşlı amcalar ya da gencecik yavrular çoğu kez.
Az bir paraya koşturup duran.
İftara yakın “su getir, çay soğumuş, bir çay daha bu olmamış, yemek soğuk sanki ısıt getir!”
Gözlerini feri kaçmış gençler canhıraş koşturuyor masaların arasında.
Belki oruçlular, belki su içtiler sadece, herkes doyunca bir köşede yiyecekler ekmek arası yemeklerini muhtemel.
Sonra kasiyerler…
Hasta olsalar da izin alamayan, her daim gülümsemek, aldığımız ürünleri dıt dıt geçirmek, olmadı değiştirmek, azar işitmek durumunda olan çalışanlar…
Hizmet sektörünün isimsiz milyonlarca çalışanı.
Gece onda kapanan işyerlerinden kim bilir kaç saat ötedeki gün görmeyen evlerine gidip eşiyle, dostuyla, çocuğuyla vakit geçirme hasretinde zamane köleleri…
Hani ya Ramazan ayının bereketini bölüşmek?
Hani ya insanlık, adalet, hoşgörü, merhamet?
Sadece oruç ve namazdan mı ibaret bu kutsal zaman dilimi?
Yanı başımızda savaştan kırılmış bir millet düzene giriyor diye umut ederken gelen insan kıyımı hele.
Bakamıyor insan.
Bu dünyanın acısı, yükü bitmeyecek mi?
Kime sorsam ruhu yorgun.
Umutsuz.
Bir bavula doldurup tüm hikâyesini gitmek istemekte uzaklara.
Çare mi gitmek?
Kalsak ne yapmalı?
Bari bu kutsal aylarda temizlensek, arınsak.
Sadece bedenen açlık susuzluk yetmez.
Ruhen de temize çeksek kendimizi.
Bir şeyler yapabilsek insanlık adına.
O zaman belki iftardan sonraki çay sıcacık eder içimizi.
Gecenin içinde ettiğimiz dualar huzurla yol bulur, ulaşır adresine…