ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 18-12-2023 18:11   Güncelleme : 18-12-2023 18:19

Zehra Ebe ve Süleyman / Ahmet Keskin

Yazan: Ahmet Keskin -ZEHRA EBE ve SÜLEYMAN

Zehra Ebe ve Süleyman / Ahmet Keskin

ZEHRA EBE ve SÜLEYMAN

Güneş, tatlı tatlı vuruyordu.Kapalı odada daha fazla durmak istemedi. Kapı önündeki sandalyeyi güneş gören yere çekip oturdu. Oturduğu yerden avluyu izledi. Duvar dibinde, bakımsızlıktan birbirine girmiş sarmaşıklar, boylanmış güller, karman çorman kasımpatılar, içindeki acıyı artırdı.

"Hasan olsa, böyle mi olurdu? Elinden bağ makası, cebinden ip tomari, arkadaşının hediye çakısı eksik olmaz, hemen müdahale ederdi.” diye düşünürken bakışları, avlu eşiğine çatıdan düşen kiremitlere takıldı ve; “Hem ben, hem ev gün gün ölüyoruz.." diye mırıldandı.

İçine bir acı gelip oturdu. Yalnızlık düğümü, gerildikçe gerildi. “Artık çocuklarda gelmez oldu. Bayramdan bayrama, daha gelmeden 'gideceğiz hemen' diyecekler yine. Dur. Olsun, şu kiremitleri kıyıya yığayım.." diye kendi kendine konuştu.

Oturduğu sandalyeden kalktı. Ayaklarını sürükleye sürükleye eşikliğe ulaştı. Yavaşça çömeldi. Ayak altından, kırık kiremitleri öteye attı. Sağlamları yan tarafa yığdı. Dış kapıdan gelen;  "Zehra Ebe" sesiyle irkildi. Yerinden doğrulup baktı. Süleymandı bu.

- Buyur Süleyman!

Gençten delikanlı diri adımlarla girdi.

- Zehra Ebe!
- Buyur
- Döne Nine’m, seni yanına çağırıyor. 
- Ne olsu? ?Bir şey mi oldu?
- Yok, yok hiçbir şeyi yok. Canı sıkıldı herhalde, senle laflıyacak.
- Şu kiremitleri..

Koşup geldi Süleyman.

- Sen dur. Ben şimdi toplarım.
- Sağol 
- Ebe, bunları dereye atayım mı?
- Zahmet olmasın. 
- Ne zahmeti ebem. Elime mi yapışacak? Sen var ninemin yanına. Ben, evden el arabasını getireyim. Onunla atarım.
- Sağol.
- Ebeme de. Bugün evdeyim. İstersen, avlunu bir elden geçirivereyim.
- Sen bilirsin.
- Sen bize git. Ben hallederim. Kapını kilitle.

Yaşlı kadın kapıyı örtmeye yönelirken Süleyman avludan çıktı. Ağır adımlarla Dönelere yürüdü.

***

İki yaşlı insan, bir arada oturdular. Dereden tepeden lafladılar. Güneş çekilip akşam gelirken, müsade istedi. Evine yürüdü. Avludan içeri girerken Süleyman budadığı gül artıklarını arabaya yüklüyordu. Sanki, avluya Hasan’ının eli değmişti. Ortalık kendine gelmişti.

- Ellerine sağlık oğlum. Sana zahmet oldu.
- Ne zahmeti ebem. Elime mi yapıştı? Bana da iş oldu işte. Yalnız, rüzgar baya bir kiremit atmış. Yarın, bir ara çatıya bakayım. Yağmurlar, sonra zarar vermesin.
- Çok kiremit atmış.
- Bizde var ebem, dert etme sen. Senin bana çok faydan oldu. Ben de, sana böyle faydalı olayım.

***

Evi için de, akşam namazında Süleyman’a duacı oldu. İçinde tatlı bir huzur büyüdü büyüdü, geceyi güzel bir uykuyla tamamladı. 
***

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi