DENEME
Giriş Tarihi : 23-11-2024 19:15   Güncelleme : 23-11-2024 19:30

Yaşam Gustoluğu / Ebru Bozcuk

Ebru Bozcuk -YAŞAM GUSTOLUĞU

Yaşam Gustoluğu / Ebru Bozcuk

YAŞAM GUSTOLUĞU

“Neyi yaşıyorum” ya da “nasıl yaşıyorum” diye sorguluyor musunuz siz de zaman zaman?

Hayatı ıskalıyor muyuz yoksa hissederek yaşayabiliyor muyuz?

Bu ülkede yaşamak galiba hep bir huzursuzluk haliyle ilintili...

Hep bir umutlanma, ayakta kalma gayretindeyiz.
İki yakamız ne zaman bir araya gelir hiç bilmiyoruz.

Evet enseyi karartmıyoruz fakat artık bayağı yorulduk sanki...

Herkesin varoluşla ilgili bir derdi vardır mutlaka. Yaşamın ruhunu hissedebilmek, bazı şanslı insanlara tanınmış bir ayrıcalıktır diye düşünürüm hep fakat bu şansı ortaya çıkaran da yine biziz esasında.

Hep bir gelecek korkusu hasıldır bizde. Çoğu varlıklı insan bile, iş güç çarkında akan hayatını öyle ruhsuz geçirmektedir ki tüm güzel zevklerden azade yavaş yavaş ölmektedir aslında fakat bunun farkında bile değildir. İşte bu hal en fenasıdır.

Neyi yaşıyoruz biz? Hayal kuruyor muyuz? Yaşadığımız şehrin hakkını verebiliyor muyuz?

Güzel bir müziği, boş zaman aktivitesi değil de, hissederek, ne zaman dinlediniz en son?

Her gün aynı yolları mı yürüyorsunuz? Oysa sonbaharın coşkusu bu kadar şahaneyken neden başka sokaklara dalmıyoruz ki?

Mevsimler muhteşem döngüsünü gerçekleştirirken ve şöyle yürekten bir "Hoşgeldin" i hak etmişken, başımız öne eğik evin yolunu mu tutuyoruz umarsızca?

Karşıdan gelen insana hesapsızca "Günaydın" diyebiliyor muyuz? Bırakın o size şaşkınlıkla bakakalsın. Sizin içiniz ısındı mı, bana ondan bahsedin...

Olmasa da olur diyen hafif bir kalple küçük seyahat planları yapabiliyor muyuz? Gitmelerin o uçucu hallerini içimizde saklı tutuyor muyuz?

Yeni çıkan kitapları okuyup, kelimelerle dans etmenin keyfine varıyor muyuz?

Bir tabak patlıcan, biber, patates kızartıp, sevdiğiniz bir dostunuzu "Hadi gel beraber iyileşiriz belki" diyerek evinize çağırıyor musunuz?

Aşkta veya işte mutsuz olduğunuz halde, (oysa içinizde hâlâ kelebekler uçuşacak güç varken) teslim olmuş bir vaziyette, öylece devam mı ediyorsunuz?

Hayallerinizi gerçekleştirmek için hiç risk almıyor musunuz? “Tek başına da yapabilirim, hayat çok güzel ve sonsuz.” diyebiliyor musunuz?

Etrafınızdan yardım istemeyi acizlik olarak mı görüyorsunuz? Oysa bazen bir el istemek çok insanidir.

Bütün mesele şu galiba... Yaşamak bizim elimizde ve her şartta muhteşem keyifler var bu hayatta. Eğer bunu ıskalıyorsak yavaş yavaş ölüme doğru kendiliğimizden gidiyoruz demektir.

Koşulları yaratan insanın kendi bilgisi, bilinci, görgüsü ve tutumudur.

Bir nevi “Yaşam Gustoluğu”dur bu...

Güzel anlar yaratabilmek, hayatın küçük keyiflerini yakalamak ayrı bir sanattır.

Hep aynı hayatı yaşadığınız sürece paslanacağınız aşikar.

Oysa maviliklere açılan öyle çok yol var ki şu hayatta...

Mevlana ne güzel demiştir.
"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait 
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım"

Belki de şimdi uyanma, silkelenme zamanı... Küçük keşifler icat etme, yeni bir sayfa açma zamanı... 
“Kış”a umutla bakma zamanı.

Kendin için, halkın için, bu topraklar için ümitlenme zamanı belki de...

Ne demişti büyük usta Nazım:
"Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı
Yetmişinde bile meselâ zeytin dikeceksin
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil
Ölmekten korktuğun halde, ölüme inanmadığın için
Yaşamak, yani ağır bastığından."

Yaşamak için o zeytini dikecek heyecan lazım belki de hepimize ve bence içimizde bir yerlerde o coşku hep var.

Böylesine sevilmeli işte bu dünya...

Sırf “Yaşadım” diyebilmek için...

Yeter ki sevinmekten yana olalım ve şu dünyadan gelip geçerken kimsenin bizi üzmesine izin vermeyelim.

Niye biliyor musunuz?...

Çünkü “Yaşamak ağır bastığından”…

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi