VASİYET / DESTAN
Bir adam ölmeden önce,
Ünler oğlunu sessizce.
Kastı vasiyet etmekmiş.
Ona bir öğüt vermekmiş.
Demiş:
–Yavrum, beni dinle.
Diyeceğim vasiyetle;
Amel edersen muhakkak,
Yardımcın olacaktır Hak.
Hangi diyara gidersen,
Hemen orda bir ev yap sen.
Hiç kimseye selâm verme,
Bu çok mühim hiç erinme.
Her öğünde bal yiyesin,
Sözlerimi dinleyesin...
Aradan bir zaman geçmiş,
Ecel şerbetini içmiş...
Mahdum her gün bal yiyormuş.
Hiç selâm da vermiyormuş.
Uğradığı her ilçeye,
Köylere, şehre, beldeye
Bir tane konut yaparmış.
Lâkin işler sarpa sarmış.
Ne para kalmış, ne pulu.
Çekilmiş tüm Allah kulu
Birdenbire çevresinden,
Oğlan düşünmüş derinden.
Demiş: “Bu iş böyle olmaz!
İnsan olan dostsuz kalmaz...
Gidip kadıya sorayım,
O ne söyler bir bakayım.”
Demiş:
–Bir derdim var hocam,
Sağlığında derdi babam;
“Hangi diyara gidersen,
Hemen orada bir ev yap sen.
Selâm verme hiç kimseye,
Her öğünde bal ye.” diye
Bana vasiyetler etti.
Babam çoktan ölüp gitti.
Onun sözlerini tuttum,
İnsanlığımı unuttum!
Ne sağlık kaldı, ne param;
Ne dostlarım, ne akrabam!
Artık dönsem vasiyetten,
Mahrum kaldım tüm nimetten.
Kadı demiş:
—Dinle yavrum,
Sana şöyle demiş merhum;
“Nerede dost edinirsen,
Bir ev yapmış olursun sen.
Sakın işine geç kalma,
Selâm al da veren olma.
Sonra gelen selâm verir.
Toplumda kural böyledir.
Çok acıkır işe dalan,
Her gıdayı yer aç kalan.
Bal gibidir soğan bile,
Tadı öyle gelir dile...”