SÜT MÜREKKEBİ
"Eski Yunanlılar gizli yaşamları için görünmez mürekkep kullanırlarmış. Sıradan bir mektup yazar, satır aralarına ise süt ile yazılmış başka bir mektup eklerlermiş. Kağıt görünüşte son derece masummuş, sırrı bilen biri üstüne kömür tozları serpiştirinceye dek. Mektubun ne hakkında olduğunun önemi kalmazmış. Önemli olan mektubun içinden fark edilmeden fırlayan hayatmış "
Beyaz bir kağıda sütle yazmışız biz de hayatımızı.
Sonra bize ait olduğunu sandığımız başka bir hayatın içine yerleştirmişiz.Dış görümlük, iç ölümlük hayatlarımızı, süt mektubunun üstüne kömür tozlarını serpecek simyacıyla karşılaşana dek bekletmişiz.
Kimdir, nedir o simyacı derseniz?
İçimizdeki inkarların, korkuların, kötülüklerin ortaya çıkmasını sağlayan her şey ve herkes..
Cinsiyet, para, şöhret, ego ve son olarak da bir virüs...
Serpti üstümüze kömürden tozlarını.
Ne kadar gizlesek, yok öyle değil desek de ayan beyan ortadayız şimdi.
Üşüyoruz, donuyoruz hatta içinde yaşadığımız kömür karası ayazda.
Oysa bazıları hala sımsıcak, bazıları hala yaz.
Kimler mi?
Her baskıya rağmen, her bedele rağmen süt mürekkebi olarak kalabilmeyi başarabilen, üstüne ekilen kömür tozlarından silkinip kurtulabilenler...
İçlerindeki iyi ve kötünün savaşından iyiyi galip çıkarabilenler.
Sevginin, iyiliğin, güzelliğin hayat hissedarları..
Süt mürekkebinin kir tutmayan kağıtları..
Onlar insanlığın süt mürekkebiyle kömür karanlığına yazılan mektupları.
Yirmi birinci asrın basılmış en değerli, en nadide pulları.
O mektuplardan herhangi birini okuma şansını elde edebilirseniz bir gün eğer, gönlünüzdeki ipekten kumaşlara sarıp sarmalayın onları.
Çünkü çok değerliler, çok nadideler
Islanmasınlar, üşümesinler
Yoksa yapışıp kalacak üstümüze yirmi birinci asrın kömür karası.
Ve sütün içinde hepimiz şimdi beyazın fukarası