SREBRENİCA HÂLÂ AĞLAR
90 li yıllar Yugoslavya parçalandı.
Bosna Savaşı ortalığı kastı kavurdu.
Sırplar acımadan genç, yaşlı vuruyordu.
Bir katliam gerçekleşiyordu.
İnsancıkların göz yaşı durmuyordu.
Mavi gökyüzü, kara toprak kırmızı kesildi.
Dünya bu vahşete kafa çevirdi.
Yürekler acıyla kavruldu.
İnsanlar kan gölünde boğuldu.
Toplu mezarlara kondu.
Kimsenin kılı kıpırdamadı.
İnsafsız insanlara dur diyen olmadı.
Gökyüzü ağladı, dağ, taş inledi.
Ama insan vicdanı sadece dinledi.
Savaş sonrası mezarlar bulunmuyordu.
Çünkü hainler derinlere gömüp, üstünü yeşillendirmişti.
Yaptıkları görülsün istememişlerdi.
Birden bölgede bitki örtüsü zenginleşti.
Kelebek nüfusu ise çoğaldı.
Herkes hayretle bakakaldı.
Nedeni araştırılırken toplu mezarlara ulaşıldı.
Cesetlerle beslenen toprak misk otunu çoğaltmıştı.
Sadece bu otla beslenen mavi kelebeklerin de nüfusu böylelikle artmıştı.
Hiç bir sır gizli kalmazdı.
Sonunda doğa bile kızmıştı.
Keşke dili olsa konuşsaydı.
Ama konuşmasa da Srebrenica'da ki 8372 canın öcünü almıştı.
Katliam yapanların da hainliği belgelerle saptandı.
Sırp vahşeti tarihe kazındı.
Srebrenica hala Boşnaklar'a ağlar.
Yüreklerimizi adeta dağlar.
Acıları yıllar geçse de unutulmaz.
Çünkü insan olanın yüreği bu vahşete dayanmaz.