SENSİZ KAN GÖLÜ YERYÜZÜ
Ne biliyor.
Ne görüyor.
Ne anlıyorsun?
Söylesene,
Kırık çemberin içinde döndüğümüz,
kâr zarar hesabı mı yaşam?
Gitmek mi?
Yitmek mi gerek?
Çamura saplanmış.
Ağız tadı kaçmış.
Göçük altında bir harabede, ışığın söndüğü yolun sonunda bile, analitik düşünme zamanı değil midir yaşam?
Söyle
Kara bulutlar mı sardı ruhunu?
Yüzyıllık yalnızlıkta gibisin
Güneş bile ısıtmıyor içini
Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur
bile açmıyor gönlünü
Söyle hadi söyle
Hangi rüzgâr, hangi su, hangi toprak
götürüyor seni?
Hangi çığ altında kaldı da dondu yüreğin?
Hava puslu
Aklım firari
Uzak yollardan, anka kuşu gibi gelen sen
Bastığın her adımda, yüreğimde ayak izlerin.
Şimdi gidiyorsun, gidiyorum.
Kıtalar ayrılıyor birbirinden..
Ah!
Yokluğuna alışamadığım
Yokluğun korkunç entrikalar seli
Bak kimyası yitik birbirinden uzak insanlık
Gece ile gündüz ekinoksu eşit olmayan,
yerle yeksan bir gökyüzü
Depremlerle, tsunamilerle, pandemilerle alabora olmuş yeryüzü
Ay karanlıkta
Gölgem yok
Simsiyah bir boşlukta,
birbiri ardına dökülüyor yıldızlar
Saat zembereğine sıkışmış
Zaman anlamını yitirmiş
Güneşin doğuşu batışı farksız
Ah sensiz kan gölü yeryüzü ...