ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 06-09-2022 02:03

Selime

Yazan: Elmas Tunç - SELİME

Selime

SELİME

Avuç avuç yutmuşsun antidepresanları nöbetçi olduğum o gece. Seni acile zor yetiştirmişler Selime. "Ölümümden kimse sorumlu değil" diye not bırakmışsın bir de yatağın başındaki etajere. Bu kadar mı bezmiştin hayattan. Hayallerini karartanları aklamak niye? Anlamak mümkün değil inan ki.

Kocan olacak herif anlatıverdi bir çırpıda. O anlattıkça bir sinek kondu burnumun tam üstüne. Kovaladım gitmedi, tekrar kovaladım sinirle. At sineğine dönüştü o yapışkan bulantı kaynağı, kocan olacak karaktersiz konuştukça. "Tamam, yeter bu kadar!" deyiverdim damaryoluna branülle girerken. 

Sabrının sonuna gelmiştim. Derviş olsa çatlardı senin gudubet adama. Duraksadı çenebazların şahı. Kendini aklamayı da ihmal etmedi tükürük saçan cümlelerinin sonunda.

"Tartışmıştık doktor hanım, böyle yapacağını bilsem gider miydim başından, onu yalnız bırakır mıydım?"dedi nöbetçi doktora. Bence bırakırdı Selime. Sen ondan önce davrandın belki de ölmeye çalışarak. İlaçları yutarken peş peşe, çocukların geldi mi hiç gözünün önüne Selime yoksa tartışmanın harareti her şeyi unutturup perde mi çekti gözüne? 

Müdahale odasından kocanı çıkarmak pek de kolay olmadı Selime. Çenesiyle tuttuğunu bırakmıyor. Merak ediyorum hakikaten, pitbullarla bir akrabalığı mı var? Burnunda sallanan o hortumla yoğun bakıma aldık seni. Miden kloraklanmış fayans kadar temizdi artık. Ayrıca ilaçlardan arındırılmış bir halde. Keşke damarlarında gezen serumla kocandan da arındırabilseydik seni. Lakin tıbbın gücü bu kadara yetiyor işte. Ara sıra gözünü açıp öğürdün Selime. O adamın yan etkileri mi bunlar, söylesene. 

Hastane polisi adli tutanak için gece boyu uyanmanı bekledi.
Yalan yok, ben de merak ettim senin hikayeni. Tansiyon aletinin manşonu şiştikçe benim de içim şişti başımın etini her dakika yiyen kocandan. İnanır mısın dua ettim senin için Selime; çabucak iyileş diye.

Ertesi gün gözünü açınca ilk sorduğun çocukların oldu. Benden önce atılıverdi pusuya yatmış kocan "annemde" diye. Onu görmek istemediğini söyledin. Çıldırdın, ağladın, bağırdın. "Gitsin burdan o adam; yüzünü görmek istemiyorum" dedin. Zar zor gönderdik onu Selime. Canımıza minnetti yokluğu. 

Hıçkıra hıçkıra anlattın nasıl ona mecbur kalıp evlendiğini, davacı olmaman için ailen tarafından nasıl susturulduğunu, sona eren tahsilini. 

En çok da kuzeninin kanması yakmış canını ciğeri beş para etmez bu asalak için. Boşanacağım, kurtulacağım  ondan diyordun taburcu olacağın gün. "Peki neden sana bunları yapan adamı, ölümümden kimse sorumlu değildir diyerek akladın" diye sorduğumda şaşkınlıktan olduğun yerde kalakaldın.

Belki bir faydam dokunur diye numaranı almıştım senin. Avukat tutacaktım sana Selime, aylar sonra yeni yaşantın için. Telefonu o mendebur kocan açtı. Şaşırdım tıslamasını duyunca. "Avukata gerek kalmadı hemşire hanım" diyerek kapattı. Boğazıma kırılmış yüzlerce cam battı; yutkunamadım.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi