RUMELİ BİR DESTANDIR...
Sürdüler atlarını Rumeli'ye, kınında kılıçları adaletin öncüsü, dosta güven, düşmana korku.
Yanık yüzlerinde rüzgâr ve güneşin izi.
Balkan Dağları'nı dolaştılar karış karış.
Yatakları yeşil çimenler oldu baharda, yıldızlar yorgan.
Baskın yediler, baskın yaptılar, göğüs göğüse bir savaş.
Vasıfları vardı, cesaret, kararlılık, disiplin, sinede iman.
Aman dileyenin gölgesi oldu kılıçları.
Bu savaş kötülerle iyilerin savaşıydı.
Mis gibi akıyordu dereler, abdest alıp döndüler Kıble'ye.
Hasret her daim özlerinde kor, sevgiyle ışıldıyordu gözleri, görmediler kimseyi hor.
Örnekler çok, kahramanlık hikayeleri çoktan dağılmıştı dünyaya.
Onlar akıncılardı işte!
Sırpsındığı mevkii, Haçlı ordusu devasa büyük!
Mola vermişler Sırpsındığı denilen bölgede.
Azametin gölgesinde, büyük ordu olmanın güveninde.
İçilmiş şaraplar, dans ediyor kadınlar.
Kendini yenilmez sanan koca bir ordu.
Hacı İlbey denilen komutan akıncıların piri!
Düşmanın eğlenceden dağıldığı anda, veriyor hücum emrini!
Düşman şaşkın!
Neye uğradığını anlamıyor!
Komutan Hacı İlbey!
O bir taktik dehası!
Üç beş bin akıncıyla dağıtıyor koca orduyu!
Öyle bir korku ki!
Tunca Nehri'nin azgın sularına bırakıyor kendini, kılıçtan kurtaran.
Azgın sular kana bulanıyor.
Baskının ardındaki sabah kan revan.
Oratalık yangın yeri.
İşte o zaferlerden biri.
Yeni vatan Rumeli'nin açılıyor kapıları Türk'e.
O yüzden hasret kokar Rumeli'nin gülleri.