ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 03-07-2023 16:55

Röportaj / Sevtap Eken

Yazan: Sevtap Eken -RÖPORTAJ

Röportaj / Sevtap Eken

RÖPORTAJ

Pazar günü, saatimin alarmı çaldı. Elimle susturdum alarmı. Bugün yine güzel bir röportaj yapacağım. Ben 28 yaşındayım, gazeteciyim, adım Ayça Tekin.  Annemle yaşıyorum, babam üç sene önce vefat etti. Annem emekli öğretmen. 

İş adamı, sanatçı kim olursa röportaj yapıyorum. Bugün Savcı Başar ile röportaj yapacağım. Pazar günü izin günüm, evine gideceğim. Savcı Başar yakışıklı ve sert görünüşlü bir adam. Hiç gülmez ama işinde çok iyi. Saygı duyulan biri. Onun sert mizacı beni korkutuyordu. Röportaja gidiyordum ama ayaklarım geri geri gidiyordu. Görev zor olsa da gitmek zorundaydım. Annemi yanaklarından öptüm, dışarı çıktım. Arabama doğru giderken annem balkondan bana el sallıyordu. 

Arabama bindim, Savcı Başar’ın evine doğru gitmeye başladım. Savcı Başar’ın evine geldiğimde arabamın penceresinden gelen serin bir hava yüzümü okşadı. İki katlı bahçeli ev, bahçe çok güzeldi. Kapıya doğru yürüdüm yürürken bahçedeki çiçeklerin güzel kokusu beni rahatlatmıştı. Kapıya geldim, zile bastım. Zilin güzel melodisi bitmeden hoş bir bayan kapıyı açtı. Gözleri ile bana gülümsedi. Kısa kesilmiş, kalın telli sarı saçlarıyla bakışları sanki, “Seni bekliyorduk, hoş geldiniz.” der gibi bakıyordu. Kadının sıcacık bakışları beni rahatlatmıştı. 
"Merhaba ben gazeteci Ayça Başar, Savcı Bey beni bekliyordu.” dedim.
"Bizde sizi bekliyorduk, ben Asude lütfen buyurun.” dedi. Konuşurken samimi bir şekilde elini bana doğru uzattı.

Savcının bir kardeşi olduğunu biliyordum, ama böyle tatlı, güzel ve sıcakkanlı olacağını beklemiyordum. İçeri girdim. Ayakkabımı çıkardım, ben bir şey demeden Asude Hanım benim üzerimdeki hırkamı çıkarmama yardımcı oldu. İçeriye Savcı’nın olduğu odaya, Asude Hanım'ın eşliğinde gittik. Adliyede onu gören herkes ayağa kalkarken odasına girdiğimde Savcı Başar beni görür görmez ayağa kalktı, elimi sıktı. Otuz yaşında, ela gözlü, temiz yüzlü, 1.75 boylarında yakışıklı ve işinde çok başarılı bir savcıydı.

Mahkemelerdeki sert bakışlarının aksine oldukça samimi ve içten bakışı beni etkilemişti. Sanki denizin derinliklerinde olan sert deniz kabuklarının içindeki inci gibi sert mizacının altında yatan samimi duygusunu bana hissettirmişti.

"Hoş geldiniz Ayça Hanım. Evi kolay buldunuz mu?” dedi.
"Hoş bulduk Sayın Savcım çok rahat buldum. Çok güzel bir eviniz var. Bahçeniz çok güzel.” dedim.

Savcı, bana samimi ve içten bakışlarına devam ederek konuşmaya devam etti.  
"Teşekkür ederim, Ayça Hanım sizin güzel bakan gözleriniz sayesinde her şey güzel görünüyor. Bahçeye bakan amcamız bu konuda çok iyi, her şey onun eseri, lütfen oturun.” dedi.

Bahçeye bakan pencere kenarına oturdum. Sonra izin isteyip Savcı ve kardeşinin resmini çektim.

Ortamın samimi havasından bende heyecan kalmamıştı, birkaç sohbetten sonra konuya girdim.

"Savcı bey hayatınızı anlatır mısınız.” dedim.
Savcı Bey, soruya cevap vermeden konuya kardeşi Asude Hanım girdi.  
"Ayça Hanım, abim sizin çok inatçı olduğunuzu söyledi. Röportaj yapmak için siz onu aramışsınız sonuçta istediğinize kavuştunuz.” dedi.

Asude Hanım'dan böyle bir konuşma beklemiyordum. Bir an ne diyeceğimi şaşırdım. Ben gazeteci olduğum için görevimi yapmaya devam ettim. Sohbete devam ettim. 

"Asude Hanım, kafama koyduğumu yaparım. Bugüne kadar hiç olumsuz bir şeyle karşılaşmadım. Savcı Bey’de işinde çok iyi, hiç bir davayı sonuçlandırmadan kapatmadı. Bu durum herkesin dikkatini çekti.  Herkes Savcımızı merak ediyor, bende elimden geldiğince sizler hakkında iyi bir yazı yazacağım. Benim görevim herkesin merakını gidermek. Sizi dinliyorum savcım.” dedim.

Savcı çayından bir yudum aldı ve konuşmaya başladı. "Biz mutlu bir aile idik. Annem, babam, ben ve kardeşim. Annemi babaannesi büyütmüş, babamda yetimhanede büyümüş. Babam evine ve çocuklarına bağlı çok çalışkan bir insandı. Çalışkanlığı sayesinde kendisini sevdirdi, fabrikada muhasebeci oldu. Annem ev Hanımı. Arkadaşları ile bir ortamda tanışıp birbirlerine ilgi duymuşlar. Sonra evlenmeye karar vermişler. O evlilikten biz doğduk, yuvamız gayet huzurlu ve mutluydu. Fakat ben 10 yaşında, Asude 5 yaşındayken bir gece evimize polisler geldi. Babamı alıp götürdüler. Hepimiz çok üzüldük. Ne olduğunu anlayamadık. Annem bizi komşuya bıraktı. Babamın suçunu öğrenmek için emniyete gitti. Annem eve çok üzgün bir şekilde geldi. Sonra öğrendik ki babam patronunu dolandırmış. Babam çok namuslu bir adamdı. Annem avukat tuttu, komşular bile babamın dolandırıcı olduğuna inanmadılar.

Anacığım bizi aç bırakmamak için bir kafede bulaşık yıkıyor bir yandan babamın suçsuz olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. Annem araştırma yapıyordu. Babamın çalıştığı yerde daha önce çalışan muhasebeci birini bulmuş onunla konuşmuş, çalıştığı yerde patronun tırlar ile uyuşturucu taşıdığını öğrenmişti. Adam patronunun uyuşturucu işine girdiğini öğrenince, başı belaya girmesin diye istifa etmiş. Sonra annem onu ikna etmiş, adam mahkemede konuşacağını söylemişti.

Adamın mahkemede konuşma işi bizim evde bayram havası estirdi. Ama adam dava günü mahkemeye gelmedi. Kimse babama inanmadı, babama on yıl ceza verdiler. Atılan bu iftiraları taşıyamadı, iki ay sonra babam kalp krizinden vefat etti.

Savcı bunları anlatırken odada derin bir sessizlik hâkimdi. Asude sessizce ağlıyordu, gözlerini sildi. Savcı, kardeşinin elinden tuttu, konuşmasına kaldığı yerden devam etti. "Bundan dolayı bende yemin ettim. Büyüyünce babamın hapse atılmasına sebep olan adamı hapse attıracaktım. Bu yüzden avukat olmaya karar verdim. Annem bizi kimseye muhtaç etmedi. Ben Hukuk Fakültesini kazandım. Bu olaylar annemi yıprattı. Ağır bir hastalığa yakalandı. Kahrından öldü. Ölmeden önce benden söz aldı, babamın suçsuz olduğunu kanıtlamamı istedi. Anneme olan sözümü tutmak için okudum. Avukat oldum. İlk işim babamın davası oldu. Peşine düştüm, rahmetli babamın düştüğü durumu, çok güvendiğim kaçakçılar şubesinde çalışan Adile Hanıma anlattım. İş birliği yaptık, eski muhasebe müdürünü buldum. Onu koruyacağımıza söz verdim. Adam korumaya alındı. Sonra polis baskın yaptı, her şey ortaya çıktı.

Mahkeme de muhasebe müdürü ifade verdi. Fabrika müdürü Caner konuştu, babama iftara attığını söyledi. Böylece gerçekler ortaya çıktı. Babamın suçsuz yere hapiste olması ve ölmesi üzücü durumdu. Caner uyuşturucu nedeniyle iftira atmak yüzünden ve başka cinayetler nedeniyle 17 yıl ceza aldı. Ben ve kardeşim mutlu olduk, ailemin mezarına başımız dik çıktık. Ben savcı olmaya karar verdim. Böylece öldürülen insanların cinayetleri çözülsün, katili ortaya çıksın, diye savcı oldum.

Kardeşim doktor oldu. Bu evde beraber yaşıyoruz. İki ay sonra kardeşim evleniyor.
Tam o anda bende konuya girdim.
"Hayırlı olsun Asude Hanım sizin adınıza sevindim” dedim 
“Sağ olun Ayça Hanım darısı abimin ve sizin başınıza.” dedi.
Asude Hanımın söylediği son sözden sonra hafifçe gülümsedim, yüzüm biraz kızardı. Ama hemen konuya döndüm. 
"Savcım bu güzel sohbet için çok teşekkür ederim.” dedim.
Savcının sıcak sohbeti beni de rahatlatmıştı. 
"Rica ederim memnum kalmışsınızdır umarım.” dedi. 

Ben ayağa kalktım. Savcı yanıma geldi. Mahkemedeki sert mizacından eser yoktu. Yüzüne baktım sanki mahkemedeki sert mizaçlı adam gitmiş yerine çok samimi ve sıcakkanlı bir insan gelmişti. Sert kabuğunun altındaki incisini bana göstermişti. 

Elimi sıktı, bana gülümsedi. Gülmesinin sonucunda burada kimsenin görmediği gamzesi ortaya çıktı. Kendimi toparlayıp evden çıktım. Bütün gece yazdıklarımı inceledim. Yaptığım röportajın gazetede basılması için yazdıklarımı teslim ettim. Resimleri hazırladım, sabah işe gidince patrona verdim. Okudu beğendi, röportajım yayınlandı. Röportaja da, "Gamzeli Başar Savcı Hakkında Bilmediklerimiz" diye başlık attım. Yazım çok beğenildi. Savcı Başar beni yemeğe davet etti. Bu sefer yemeğe gazeteci olarak değil de onların bir aile dostu olarak gittim. Yemek yedikten sonra kardeşinin düğüne beni davet etti.
Düğünü gazetede yayınladım. Arada görüşmeye devam ettim. Savcı Başar'la.  

Bir yıl sonra...
Ben Savcı Başar ile evlendim bir sene çıktık. Bir gün eve geldim. Başar'ı bizim evde buldum. Hem annemle tanışmak ve hem de ondan benimle evlenmek için izin istemiş. Annem de kabul etmiş, yüzükle karşıma gelmişti. Bende kabul ettim. Sevdiğim adamın yüreğime âşık olmuştum. 

Evlendik bir yıl geçti. Bir kızımız oldu. Adını Canan koyduk. Başar ve Asude çok sevindi. Ama mutluluğumuz kısa sürdü. Başar yeni bir dava aldı. Devamlı tehdit edildi, tehditlerden yılmadı. Ne yazık ki bir gün kara haber geldi, gamzeli sevdiğim adam başından vurulup olay yerinde vefat etti. 
 
Ben öğrendiğimde yıkıldım. Ağladım, kendimi eve kapattım. Kimse ile konuşmadım. Hiçbir şeyin önemi yoktu. Sessizce acı acı ağlıyordum. Savcının karısıydım, güçlü olmam lazımdı. Onu öldüren karanlık elleri daha mutlu etmemek için kendimi kasıyor sesiz sessiz ağlıyordum. Bahtsız kızıma bakıp göz pınarımdan sessizce damlalar kızımın beşiğine damlıyordu. O zamanlarda Asude beni yalnız bırakmadı. O da içten içe ağlıyordu. Asude’nin eline sımsıkı yapışıyordum. Ben uzayda bir karadeliğin içine girmiştim, karadelik beni yutuyordu. Bir karadelikten başka bir karadeliğe kaçarak kurtulamayacağımı anladım. Asude beni kendime getirdi. 

Asude; abisinin katillerinin bulunması için beni hareke geçirdi. Bende polislerle birlikte işbirliği yaparak ve Başar'a gelen tehditleri bir bir anlatarak  kocamın katillerini yakalanmasına yardımcı oldum.

Adalet yerini bulduştu ama kocam yoktu artık. Onun emaneti,  kızımız vardı.  Onun için güçlü durmak zorundaydım. Her gece Başar'ın resmi ile uyuyordum. O benim ilk sevdiğim adamdı. Ömür boyu onu sevmeye devam edecektim.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi