PERDENİN ÖTESİNE GEÇMEK: KADININ SİNEMA YOLCULUĞU
Sinema perdesi, hayatın bir aynasıdır. Kimi zaman berrak bir su gibi gerçekliği yansıtırken, kimi zaman bulanıklaşır; hatta bilinçli müdahalelerle çarpıtılır. Bu akışta kadın, sinemanın başlangıcından beri yer alıyor; Hollywood'un ışıltılı dünyasından “İtalyan Yeni Gerçekçiliği” nin sokaklarına, Türk sinemasının melodramlarından günümüzün bağımsız yapımlarına uzanan bir yolculukta...
Batı sineması uzun yıllar kadını "femme fatale" veya "masum kız çocuğu" gibi kalıplara sıkıştırdı. Marilyn Monroe'nun uçuşan eteğiyle simgelediği baştan çıkarıcı kadın, eril bakışın kadını nesneleştirme biçiminin bir örneğiydi. Audrey Hepburn'ün masum bakışları ise, aynı madalyonun diğer yüzüydü.
"Terminatör" filmindeki Sarah Connor gibi güçlü kadın karakterler ise, genellikle erkeksi bir dille kodlandı; şiddete meyyal ve ne yazık ki yine bir erkeğin korumasına muhtaç olarak sunuldu. Günümüz sinemasında dahi bu kalıpların etkisinden tamamen kurtulduğumuzu söylemek zor. Örneğin, "Kill Bill"deki Beatrix Kiddo karakteri intikam peşinde koşan güçlü bir kadın olarak tasvir edilse de şiddet dolu sahnelerle bezeli bu yolculuk, kadının özgürleşmesini yine eril bir dille anlatıyor.
İtalyan Yeni Gerçekçiliği, savaş sonrası İtalya'sının toplumsal yaralarını perdeye taşırken, kadını genellikle edilgen bir konumda resmetti. "Bisiklet Hırsızları"ndaki Maria, yoksulluk ve çaresizlikle boğuşan bir kadını simgelerken; "Roma, Açık Şehir" filmindeki Pina, savaşın acımasızlığının kurbanı olan bir anne olarak karşımıza çıkar. Bu filmler, dönemin gerçeklerini yansıtma iddiasında olsalar da, kadının gücünü ve direnişini görmezden gelerek eksik bir tablo çizdiler.
Türk sineması ise, kadını geleneklerin, törelerin ve ataerkil yapının baskısı altında ezilen bir varlık olarak resmetti. "Yol" filmindeki Zine, kocasından gelecek kurtuluşu beklerken, "Selvi Boylum Al Yazmalım"daki Asya, iki erkek arasında sıkışıp kalmıştı. Yeşilçam melodramlarında ise kadınlar; ağlayan, acı çeken, fedakârlık yapan ve erkeğin sevgisine muhtaç varlıklar olarak sunuldu. Türkan Şoray'ın canlandırdığı birçok karakter, bu kalıbın en bilinen örneklerindendir.
Peki, bu kısır döngü nasıl kırılabilir? Kadın, sinemada nasıl hakiki kimliğiyle var olabilir? İşte bu sorular, yeni bir sinema diline, hakikate daha yakın bir bakış açısına duyulan ihtiyacı ortaya koyuyor. Anadolu'nun kadim topraklarında, kadınların gücünü, direncini ve yaşam enerjisini yansıtan yeni hikayeler anlatmak gerekiyor. Ancak bu hikayeleri anlatırken dikkatli olmak önemli. Zira kadın senaristler bile farkında olmadan eril bakış açısının etkisinde kalabiliyor.
Günümüzde dizi sektöründe kadın senaristlerin sayısı erkeklere göre oldukça fazla. Ancak bu dizilerdeki kadın karakterlere baktığımızda, hala klişelerden ve kalıplaşmış imgelerden kurtulamadığımızı görüyoruz. "Güçlü kadın" olarak sunulan karakterler bile, çoğunlukla erkeğin dünyasında var olan, onun arzularına göre şekillenen karakterler. Dizilerde yaratılan yapay dünyalar, lüks ve ihtişam ögeleriyle bezenmiş sahneler, genç kuşakları tüketim kültürünün etkisine açık hale getiriyor.
Ekonomik gerçeklerle bağdaşmayan bu hayaller, gençlerin gelecek kaygılarını artırıyor; tatminsizlik ve mutsuzluk duygularını besliyor. Dizilerde farklı sosyo-ekonomik ve kültürel geçmişlerden gelen kadınların öykülerine yeterince yer verilmiyor. Anadolu kadınının gerçekliği, kırsal kesimdeki kadınların sorunları, deneyimleri gibi konular hala göz ardı ediliyor.
Sinemada ve televizyonda hakiki bir değişimin yaşanması için, kadın senaristlerin kendi seslerini bulmaları, eril bakış açısının etkisinden kurtulmaları ve özgün kadın karakterler yaratmaları gerekiyor. Gerçek hayatı yansıtan, toplumsal sorunlara değinerek farkındalık yaratan ve kadınların çok boyutlu ve gerçekçi olarak temsil edildiği yapımlar ortaya koymak elzemdir. Unutmayalım ki, sinema perdesi sadece hayatı yansıtmakla kalmaz; aynı zamanda hayatı şekillendirme gücüne de sahiptir. Kadınların sinemada gerçek kimlikleriyle yer alması, sadece sinemanın değil, toplumun da dönüşümüne katkı sağlayacaktır.