KÜÇÜK ESNAF
Eskiden çarşı aralarında küçük esnaf dükkânları vardı. Ne ararsan orada bulurdun. Bir köşede çividen sabuna, diğerinde iplikten çocuklara şekerlere kadar her şey… Yıllar geçse de yeni büyük mağazalar açılsa da bu küçük dükkânlar ne müşterilerini kaybetti ne de samimi yapılarını.
Peki, onları ayakta tutan neydi?
Bir bakkal sabah ilk müşteriyle selamlaşmayı ihmal etmezdi; bir terzi, kumaşa el sürmeden önce müşterisinin gözlerine bakar, ne istediğini anlamaya çalışırdı. Her şey yüz yüze, göz göze olurdu. Bu dükkânlar sadece ticaret değil, güven üzerine kuruluydu.
Zaman değişti. Alışveriş merkezleri, zincir marketler çoğaldı. Ama yine de bazı küçük dükkânlar direnmeye devam etti. Çünkü orada sadece eşya satılmazdı; hatırlanmak, tanınmak, insan gibi karşılanmak vardı. Bir fincan çayın buharında sohbet, hesap defterinde güven saklıydı.
İşte o eski dükkânları ayakta tutan şey, beton değil; insanın insana dokunuşuydu. Onca yeniliğe rağmen kaybolmayan o sıcaklık, o sadelikti.
Kaybolmayan samimiyet, emeğe, sevgiye, insanın insana insan olduğu için verdiği bir saygısı vardı. Yeniliklere açık olsak da her yeniliğin altında örnek alınan bir değer vardır. Ne olursa olsun insanoğlu dönüp dolaşıp yine o eski kürkçü dükkânına geri dönüyor. Eskiye özlemi, hatıraları, anıları yeni nesil bilmeyecek, zamana yenik düşen hep insanlar olacak.
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz