MEKTUP
Giriş Tarihi : 13-02-2023 20:02   Güncelleme : 13-02-2023 20:10

Kucak Delisi Ayı

Yazan: Nevin Aktekin Gülfırat -KUCAK DELİSİ AYI

Kucak Delisi Ayı

KUCAK DELİSİ AYI

Merhaba,
Ben Barış
daha küçüğüm bu yüzden deprem bölgesine  gelemiyorum.

Televizyonda seyrettim, orada bir sürü binalar çökmüş, annem bunun nedeninin deprem olduğunu söylüyor.

Okulda öğretmenim bir keresinde bir hayat bilgisi dersinde, "Doğal afetler sel, deprem yangın, çığ, volkanlar gibi insanların kontrolü dışında oluşan tehlikelerdir ve çok can alır, çok can yakar." demişti.

Annem de, "Doğal afetler insanların elinde pek olmasa da deprem Allah'ın kaderi olarak takdir görse de insanlar   binalarını daha sağlam malzemeler kullanıp gerekli tedbirleri aldığında bu kaderin  tehlikelerinden korunmak mümkün." demişti.

Kaderi tam olarak ben pek de bilmiyorum ama annem bir keresinde kaderi şöyle anlatmıştı,

"Hava çok soğuk olabilir bu kadere dairdir. Bu doğanın tüm evrenin sahibi Allah'tır. Ama sen bu soğukta dışarıya atlet, şort ile mont giymeden çıkarsan ne olur oğlum?" diye sormuştu.

"Ben de üşütür hasta olurum anne." demiştim.

"İşte oğlum kader de böyle bir şey dışarıda  çok soğuk var biliyorsun bunu bir kader olarak düşün...

Eğer sen dışarı çıkarken sıkı giyinip çıkmazsan  üşütür hasta olursun bu da senin kendi iraden, kendi tercihin olur ve bunun sonuçlarına da katlanman gerekir."

Sanırım sizin oralarda  binaları yapan amcalar da tercihini böyle kullanmış...

Neden sağlam bina  yapmamışlar onu pek anlamadım?

Yazık değil mi? Şimdi  bir çok kişinin ölmesine, yaralanmasına, annesiz babasız, çocuksuz kalmasına sebep oldu o amcalar...

Ben çok üzüldüm.

Annem de üzüldü.

Babam da.

Peki o amcalar şimdi hiç  üzülmedi mi ki?

Oralarda çok kar varmış. Çok soğukmuş, biliyor musun İstanbul'a da kar yağdı ama o kadar az yağdı ki ne kartopu oynadık ne de kardan adam yapabildik.

Deprem bölgesinde çok kar varmış.
Varmış ama çocuklar kardan adam yapmayı, kartopu oynamayı unutmuş.

Çok da üşüyorlarmış, oyuncakları da yıkılan evlerin arasında kalmış.

Bizim üstteki komşu belediyede çalışıyormuş, "Deprem bölgesine   gönderecek bir şeyler, erzak varsa hazır edip  bana verin belediyeden deprem bölgesine tır kalkacak." dedi.

Sonra annem benim evdeki montlarımdan da babamınkilerden de kendi montlarından da en güzellerinden bir sürü eşya topladı. Benim en sevdiğim montumu da bir baktım ki  gönderilecek karton bir koliye koymuş,

"Ağlayarak ama ben o montumu çok seviyorum." diyerek koliden çıkardım.

Annem sonra beni karşısına alıp anlattı,

"Senin giyebileceğin bir montun daha var ama deprem bölgesindeki çocukların montları yıkılan evlerin arasında kaldı ayakları ise çıplak  istemez misin üşüyen bir çocuğun içini ısıtsın."

"Oğlum hem insan en sevdiğinden vermeli, iyilik böyledir o zaman değerlidir." dedi.

Öyle deyince üzüldüm. Montumu gerisin geri  koliye koydum cebine  de en sevdiğim çikolatalarımı da koyuyorum afiyet ile ye!

Bir de her gün sarıldığım, uyuduğum en sevdiğim "yumoş yumoş olan  kucak delisi" ayımı da gönderiyorum hem sarılınca üşümezsin sıcacık tutar seni bir de ayıcığımın arkasındaki fermuara bir resmimi,  bir de adresimi koydum.

Ayıcığımı da adresimi de resmimi de sakla ben seni şu an senin yanına gelip seni bulamam dedim ya daha  küçüğüm ama gelemesem de sen  de ben gibi okuma yazmayı biliyorsan bana bu adresten yaz. Bilmiyorsan da öğrendiğinde yazarsın olur mu?

Büyüyünce de belki sen belki ben bir araya da gelir arkadaş da oluruz.

Ama dediğim gibi  sakladığım "kucak delisi" ayıcığımı da gelirken  getirmeyi unutma olur mu?

O bana oralardaki maceralarını anlatır kim bilir belki de bana.

Bu arada ayıcığımın adı  gerçekten "Kucak Delisi" çünkü benim ayıcığım kucaklanmayı, sarılmayı çok sever onu bol bol kucakla ve sev tamam mı?

Şimdilik hoşçakal  görüşmek dileğiyle arkadaşım...

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi