KATRAN KARASI
Geceme katran,
Ömrüme vuslatı giydiren yâr!
Ey tenimin içinde gizlenmiş
Nefesimi kuyulara acımadan salan hâr!
Nerden bilebilirdim ki
Uzaklığımızın şah damarıma
Neşter olacağını!
Bilseydim seni Yusuf sayıp
Salar mıydım gönlümü gönlünün karanlığına!
Yanmak isterdim, aşkın ile pişmek,
Gönlümün sen diyarında mahşere ermek.
İplere asılıp kaldı gönlüm mekânsız bir zamanda,
Bakışının menziline takılıp düştü nefesim hârının kuyularına.
Şimdi Arş-ı Âlâ'dan bakmak kaldı sevdana.
Kuyu derin değilmiş ipler çürükmüş anladım,
Nereden bilebilirdim ki her ip taşıyamazmış
Sevdanın ağır yükünü.
Gönlünü Yusuf sandığım o yâr;
Salarmış meğer kendi elleriyle
Kıyıp da cananını ebedi istirahatgâhına.
Ayağının altında çiğneyip geçtiğin
Bir çakıl taşı bile olamamışım belli.
Yazıklar olsun bana, yazıklar olsun sevdaya!
Nâr düşmüş göğsüme bastığım kor oldun ya
Elbet eninde sonunda vuslatım olursun.
Mahşere kaç adım kaldı şunun şurasında.
O yüzden aktığın yeri de yaktığın yeri de bilmeliydin.
Kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde sevmek isterdim seni.
Ama artık çok geç, dünya telâşım da, sevinçlerim de, ümitlerim de bitti.
Saldığın dipsiz kuyuların "can"ımdan etti!