ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 02-12-2023 17:03   Güncelleme : 13-12-2023 22:52

Kar taneleri / Aydın Hanzala

Yazan: Aydın Hanzala -KAR TANELERİ

Kar taneleri / Aydın Hanzala

KAR TANELERİ

Susmaya susamış, düşüncelerin zemheri sokaklarında gezinirken yüreği, hicranlı yaşlar akıyordu gözlerinden...

Yüreğinde derman kalmamış, cam kesiği gibi düşüncelerin girdabında kaybolup gidiyordu Nahit.

Oysa Nahit, kaybolmanın değil, varolmanın hayalini kuruyordu. Fakat mevcut haline baktığında; anlaşılmaz ruh hali, onu günden güne yalnızlaştırıyordu.

Nedenler ve niçinler birer balyoz gibi beynine vuruyor, kafa tası parçalanıyor gibiydi...

Nice bin soru, deli rüzgarlar gibi beyninde vızıldıyor; cevapsız soruların ardı arkası kesilmiyordu...

“Neden ben de herkes gibi değilim, neden yalnızlık kucaklıyor beni, insanın dünyada bir tek dostu olmaz mı, neden ben de sıradan bir insan olamıyorum, neden korkak bir haletiruhiye içindeyim, neden yetişkin bir insan gibi davranamıyorum?” diye söylenirdi, kendi kendine.

Oysa Nahit'in sıra dışı kişiliği, ölçüsüz fedakarlığı ona kayıplar yaşatıyordu...

Fedakar olmasına fedakardı, sevgi yüreğinde kocaman bir deryaydı. Fakat merhamet ve acıma duygusunun esiriydi…

Belki de, bu esaret zindanında, güneşe hasret yaşıyordu..

Zindana mahkum bir insanın, özgürlük hayalleri içten ve derinlikli olur. Gördüğü her ışık, güneşe özlemini kamçılar...

Nahit, belki de gördüğü her ışığı güneş zannediyor ve sımsıkı sarılmaya çalışıyordu...

Bir insan neden ışığa sarılır?

Korunmak için mi?

Güvende hissetmek için mi?

Karanlıktan korktuğu için mi?

Yalnızlıktan korktuğu için mi?

Varlığını hissettirmek, görünmek, farkedilmek için mi?

Görünmek, farkedilmek, takdir edilmek, beğenilmek, ilgi görmek her insanın taşıdığı bir duygudur...

Bu dilekleri ve arzuları gerçekleştirmeye yönelik atılan her adım, ne yazık ki Nahit'in dünyasında karanlığı ziyadeleştiriyordu...

Nahit'in unuttuğu çok önemli bir şey vardı, o da; yanlış yoldan doğru adrese varılamayacağı gerçeğiydi.

Varolmak için yaranmak, insanı büyük bir yok oluşa sürükler...

Nahit, köy ortamında, kerpiçten yapılmış evinde pencere yanında oturup dışarıda yağan kar tanelerini seyrederken, kar tanelerinin çok naif bir şekilde yere düştüğünü gördü.

Sanki, kar taneleri yere düşmüyor adeta merhametle yere dokunuşlar gerçekleştiriyordu...

Ve Nahit'in beyninde düşünceler şimşek gibi çakmaya başladı. Toprak ve kar taneleri arasındaki ilahi bağı görür gibi oldu. Bu ahengi yakından görmek için dışarı çıktı ve kar tanelerinin toprağa dokunuşlarını hayretle izledi. Kar taneleri, toprağa dokununca, toprak onları bağrına basıyor ve canlanıyordu adeta..

Bu ilahi işleyişteki nizam ve intizam, Nahit'in dünyasına bir ışık saçıyor gibiydi...

Bu işleyiş toprağa hayat veriyor, toprak; ana oluyor, tohumlar çürümekten kurtuluyordu...

“Ben değil, biz olmalıyız, biz olursak var oluruz, ben olursak yok oluruz” dedi kendi kendine... 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi