ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 07-12-2022 17:34

Kan Kırmızı Gül

Yazan: Elmas Tunç -KAN KIRMIZI GÜL

Kan Kırmızı Gül

KAN KIRMIZI GÜL      

Geçen gün eski kitaplarımı karıştırırken arasında kurumuş kırmızı bir güle rastladım. Ayakta kalakaldım. Gözüm karardı.

Telâşlandım. Albastıya tutulmuşçasına zangır zangır titredim. 

Çekmecede saklı duran mektuplara varmadı, varamadı elim. Nasıl varabilirdi ki. Kolay mıydı? Hem bunca zamandan sonra...

O an zaman durdu benim için; hatıralar aktı zihnimde. İçime çektim kitabın ve gülün tükenmiş kokusunu. Bir damla yaş aktı gözümden. Belli ki nicedir sızlamayı unutmuş vicdanım da ayaklanmıştı.

Teknoloji bu denli hunharca ilerlememişti. Foto romanları okuyup ah çeken bizim gibi liseli talebelerin tek hayali, arasına kurutulmuş gül bırakılmış isimsiz mektuplar almaktı. 

Baktık bize iki satır yazan yok. Biz de kendimize bir kurban seçtik. Biraz güldükten sonra şaka yaptığımızı Selâmi'ye söyleyecektik. 

Sınıfın en çalışkanıydı. Kimi "Dört göz" diye seslenirdi kimiyse "İnek Selâmi". Senin ağzın iyi lâf yapar diye benim ağzımdan mektuplar yazdık ona. Kimseyle iki çift lâf etmeyen çocuk âdeta bülbül gibi şakıyordu gönderdiği mektuplarda.

İş çığrından çıkmaya başlıyor, gülmeler yerini alaya alıyordu. Gerçeği benden duysun istemiştim. Fakat boşboğaz Gül önce davranmış, her şeyi söylemiş ona. Son mektubunda saat kulesinin altında konuşmak istediğini yazmış. Satırlar her zamanki gibi değildi. Öfkeli, hırçın gibiydi. 

Bense olanlardan habersiz, neşeyle gitmiştim yanına. Elinde mektuplar, titriyordu. Boyun damarları genişlemiş, yüzü gül buketi misali kızarmıştı.

Çevresinde tebessüm değil kızgın bir ifade vardı. İki kaşı birbirine çatılmıştı.
"Mutlu musun? Benim gibi bir şapşalla eğlendiğin için" diyerek mektupları fırlattı yüzüme. Neye uğradığımı anlayamadan geri geri koştu karşıya geçmek için. "Dur!" diye arkasından koştum. Fakat artık çok geçti. 

Ellerimde Selâmi'nin gül kurusu kanı vardı.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi